Bir insan akıldan, vicdandan, bilgiden ve iyi olan şeyden yoksun olabilir mi? Akıldan yoksun olanları gördüm, aynı zamanda bilgiden de yoksun olanları gördüm ama tüm bunlardan yoksun olan bir insanı da görmek bize nasip oldu galiba. İnsan dedim de acaba insan kelimesi doğru mu kullanıyorum? Çünkü Aristo yanı başımda bulunan sözü ile yanıldığımı haykırıyor. Aristo: “İnsan düşünen bir hayvandır” diyor. Hım diyorum. Demek ki insanı hayvandan ayıran en önemli değer düşünebilmektir. Aristo’ya katılmamak elde değil. Peki, nasıl oluyor da düşünemeyen biri düşünen 70 milyondan sorumlu oluyor. Nasıl oluyor da, yetmiş milyon insanın hayatı düşünemeyen ve duygu sahibi olamayan birinin eline bırakılıyor. Aslında çok basit, belli bir grubun bilinçaltını temsil ediyor. Grubun sözcülüğünü yapıyor. Grup onun kadar açık sözlü değil, belki de hiçbir siyasetçi onun kadar açık sözlü değil ama bu açık sözlülük sadece saçmalama, karalama, hedef gösterme ve yok etme etrafında dolaşıyor. Bu kişinin birçok noktasına değinebiliriz ama kişiyi en iyi tanımlayan sözleri ise, bu sözler üzerinden gitmek daha doğru olur. Çünkü gün yok ki medyaya bir sözü düşmesin.
Yaşanan büyük katliam ile ilgili açıklamaları herkesi şaşırttı. Katliam ile ilgili açıklaması ise yanlıştan doğru çıkmayacağı, eğer sağ yakalansaydılar yargılanacaklardır diyordu. Özür dilenecek bir şeyin olmadığını belirten şahıs, katliamda hayatını kaybedenlerin “terör örgütünün” figüranı olduğunu belirtiyor. Çoğu çocuk olmak üzere 34 kişi katledildi. Bu kişiler devlet tarafından katledildi. Kendi vatandaşını öldürdüğü için göbek atmadığı kalmıştı o şahsın. Savunduğu düşünceler ve devlet için 34 kişinin ölümünü meşrulaştıran bir yarattıktan bahsediyoruz. Fakat bilmiyor ki yaşamın acıma bilmez düzeninde, bir çocuk öldüreni kurtaramaz düşleri. Tıpkı Sting Dagerman dile getirdiği gibi “Onlar, gördükleri şeyi ömürleri boyu unutamayacaklar. Çünkü “ Zaman her yarayı iyi eder” sözü gerçek değildir. Çünkü zaman, öldürülen bir çocuğun acısını asla geçirmez. Ve çocuğu öldüren o mutlu insanın tanımlanamaz kederini zaman asla gideremez.”
Bir diğer acı olayla karşımıza tekrar çıkıyor o şahıs. Deprem sonucu dışardan kalan insanlara (depremzedelere hitaben) ; "Sarayda oturuyorsunuz gel dediğiniz yok" diyen bir şahıs var. Saray dediği şey naylon çadırlarıdır. Bu kadar dengesizlik olur mu? Bu kadar vicdandan ve iyiden uzak olmak mümkün mü derken başka bir olay daha geliyor. Sanatçılara “örgüt” eleştirisi yapan şahıs; Sanatçıların günlük makale, fıkra, şiir yazarak veya bir şeyler çizerek “örgüte” destek verdiğini söylüyor. Hitler, Mussolini, Franko ve onlarca faşizan rejimin kaynağını oluşturan sözlerdir. Hitler, Mossulini, Franko seni görmeden gittikleri için üzüntü içinde olduklarını bil. Onlarda senin gibi edebiyatı ve sanatı yok etmek istemişlerdir. Ama tarihe ve vicdanlara “en kötüler” olarak geçti. İyi ile kötü vicdan ile vicdansızlık, akıl ile aptallığın ayrımı yapamadığın için, tarihe geçmende senin için bir gurur kaynağı olacak.
Şahsın sözleri bunlarla kalmıyor. Düşünme ve frenleme gereği hiç duymayan şahıs, kendisince bir inanışı bir hakaret ve küfür olarak görüyor. Küfür ve hakaret olarak gördüğü için belli bir millete ve “örgüte” bu söylem üzerinde bir saldırı yapıyor. Din ve vicdan özgürlüğü kavramı sadece belli bir din ve mezhep ile sınırlı tutuyor. Şahıs neredeyse tüm hedef gösterme ve saldırılarını din üzerinden yapıyor. Bu faciayı getirebilir. Din üzerinde bu ülkede Ermeniler, Yahudiler, Rumlar, Aleviler ve Süryaniler katliama uğradı. Şahsın küçücük düşünce ve dünyasına göre, Müslüman olmayan kötüdür ve yok edilmesi gerekir. Keza buna benzer açıklamaları da mevcut. Bu “yapı/oluşum” ile ilgili söylediği sözler şöyle: “Önce Müslüman olmamak, iki hiçbir dine mensup olmamaktır, dinsizlik yapısıdır. Bu yapıda sahte namaz vardır, oruç tutmadan açılan iftarlar vardır, sahte imamlar vardır.”
Kişi bu sözlerle de duramıyor. 1915’te aynı zihinde olan ataları, 1 milyona yakın Ermeni vatandaşı öldürdü. Ülkede şuan da 500 bin nüfusu olamayan Ermenilerin, hedef gösterilmesi ve katledilmesini kendisine görev bilmiş şahıs. Ermenilere kin ve nefret duygularını göstermek isteyen faşizan bir grup bir mitinginde bir araya geliyor. “Bir gece ansızın gelebiliriz", "Hepiniz Ermenisiniz hepiniz piçsiniz", "Türk'e kefen biçenin ölümü korkunç olur” pankartları arasında şahıs şu açıklamayı yapıyor: "Bu kan, o günden bu yana yerde kalmadı ve kalmayacak" demesi bugüne kadar öldürülen Ermeni vatandaşlarımızın katili ve bundan sonra da işlenecek cinayetlerin sorumlusu olduğunu gösterir. 1915’te soy kırım yapan zihniyetlerin devam ettiğini gördüğü için seninle gurur duyuyorlar!
Şahıs bu kadar kin ve nefret kustuktan sonra eğlenmek de ister. Eğlenmek istediği yer ve eğlencesi de tartışma yaratır. Beş işçisinin yaşamını yitirdiği yerde inceleme yapan şahıs ardından geçtiği bir ilçede vatandaşa takla atmasını veya oynamasını istiyor. Toplumun kültürü bilmediği gibi inandığı dini de bilmiyor.
Bu şahıs bir vakadır. Psikologların ve sosyologların tezlerine konu olacak kadar önemli. Psikologlar ve sosyologlar akıl ve vicdandan yoksun olan bu şahsı inceleyebilirler. İyi ile kötü ayrımını yapamayan, bütün amacı hedef gösterme ve yok etmek olanı inceleyebilirler. Bütün saçmalıklarını örnek olarak alabilirler. Türkiye’de ne kadar kötü varsa ve nasıl bir bedende vücut bulduysa açığa çıkarabilirler.