21 Temmuz 2012 Cumartesi

Çocukların cezaevinde olması suçtur!


Psikolog Ayten Zara Page anlatıyor


Çocukların cezaevinde olması suçtur!

Yılmaz Güney’in “Duvar” filmini aratmayan bir utanç olayı daha yaşandı cezaevinde. Şubat 2012 tarihinde Adana Pozantı Cezaevi’nde çocuklara taciz ve tecavüz edildi. Taciz ve tecavüzün “taş atan çocuklara” yönelik olduğu her fırsatta dile getirildi; meşrulaştırmaya çalışıldı. Devletin taş atan çocuklara potansiyel militan ve terörist olarak bakması böylesi bir insanlık suçunun kolayca işlenebiliyor olmasının en büyük nedeni
Şafii Çelik
2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu(TMK) kapsamında gözaltına alınan binlerce çocuk, sokakları sessizliğe bıraktı. Sokaklarda yankılanması gereken sevinç çığlıkları, kendini cezaevlerinde taciz ve tecavüzün çığlıklarına bıraktı. Bu çığlıklar karşında milyonlarca insan sesini çıkarmadı. Devlet ise bu taciz ve tecavüz olayını haber yapan ve gündeme taşıyan gazeteciyi tutukladı. Bu gelişmeler gösteriyor ki bu yaşanan taciz ve tecavüzün bir devlet politikası olduğudur. Çocukların TMK’dan yargılanması ve çocuklara militan, terörist olarak bakılması bunun en açık göstergesidir. Çocukların militan ve terörist olarak algılanması ve yargılanması, böylesi bir insanlık suçunun cezaevi yetkilileri, yetişkin mahkumlar ve toplum  tarafından kolayca işlenebiliyor olduğunu gösterdi. Çocuklara yönelik cinsel istismarın ve ihmalin çocuklarda bırakabileceği psikolojik travmaları Doç. Dr. Ayten Zara Page ile konuştuk.

Bildiğiniz gibi Pozantı Cezaevi’nde taciz ve tecavüz olayları yaşandı. Taciz ve tecavüze uğrayanlar çocuklardı. 18 yaş altı çocukların cezaevlerine konması doğru bir şey mi?
Ayten Zara Page: Hiç doğru değil. Çocukların işledikleri suç ne olursa olsun, çocukların cezaevinde değil de, çocukların yapmış olduğu suçu onlara yanlışlarını anlatan, onların eğer bu suçu tekrardan yapan eğilimleri ve davranışları varsa bu davranışları ortadan kaldırabilecek onları hem ehlîleştirecek, hem iyileştirecek, ıslah evleri veya çocuk evleri olabilir. Eğitimlerini ve sağlıklı gelişmelerini sağlayabilmek için ıslah evleri olabilir. Dolayısıyla cezaevi hiç uygun yer değil. Yani çocuklara yapılanlar değil; çocukları cezaevine koymak da çocuk haklarına göre suçtur. Bu anlamda Türkiye, çocukları cezaevlerine koymasından dolayı suçludur. Cezaevlerinin koşulları uygun olsa dahi çocukların cezaevinde olması suçtur.
Mart 2012 istatistiğine göre 2021 tane çocuk hükümlü var. Bunlardan yaklaşık 500’ü  çocuk cezaevinde kalıyor. Geriye kalan 1000 üzerinde çocuk ise yetişkin mahkumlarla beraber kalıyor. Çocukların yetişkinlerle beraber kalması, yargılanması, aynı cezaevinde kalması ve aynı mahkemelerde bulunması çocuklar için nasıl bir şey?
A.Z: Taş atan çocuklar yani terörle mücadele kanununun mağdurları olan çocuklar açısından bakarsak, çok ciddi politik ve sağlık sorunları teşkil eder. Çünkü oradaki çocuklar cezaevine konulduğu zaman, terörle mücadele kanunundan yargılan çocuklar, bir militan olarak ve terörist olarak algılanıyor. Dolasıyla oradaki şiddetin her çeşidine maruz kalabiliyor. Bu şiddete maruz kalan çocukların psikolojik sağlığının akibetinden bahsetmek çok şey değil aslında: Her türlü sorunu yaşayabilir. Hem kısa dönemde hem de uzun dönemde çok farklı ruhsal sorunlar yaşayabilirler. Aslında biraz önce ıslah evi dedim ama suç işlemiş çocukların ailelerinden koparılmadan hayatlarına devam edebilmesi ve suçlarının bedelini toplum içinde sorumluluk alarak yani bir yaptırımda bulunarak karşılığını veriyor olması çok önemli. Mesela yurtdışında daha çok suç işleyen çocukların, toplumda suçunun karşılığını ödeyebilmesi, bu suçunun cezasını çekebilmesi ve bundan ceza çekerek toparlanabilmesi için toplumda bir takım görevler yapılmıştır. Toplumsal psikoloji anlamından çocukların topluma vermesi gereken bazı sorumluluklar belirlenmiş. Bu sorumluklar; okulu temizlemek, sokakları temizlemek, çöpleri toplamak gibi bir sürü şey olabilir. Dolasıyla çocuk hem olması gereken sağlıklı koşullardan uzaklaştırılmadan hayatını devam edebilir hem de yapmış olduğu şeyin bedeli ne ise bunun karşılığını topluma hizmet ederek  verebilir diye düşünüyorum. Eğer bir sistem arıyorsak, bu çocukları nasıl disipline ederiz veya nasıl değerlendiririz diye düşünüyorsak, bence en uygun sistem budur.  Ama diğer çocuklar, yani yetişkinlerle beraber kalanlar, çok daha sağlıksız bir ortamdalar. Hem ihmal hem de istismar söz konusu.
Terörle Mücadele Kanunu’ndan dolayı tutuklanan ve bu doğrultuda militan, terörist olarak algılanan çocuklara yapılan taciz ve tecavüzler olayları meşrulaştırıyor mu?
A.Z: Devlet zaten onları militan olarak görüyor. Güvenlik görevlilerine taş attıkları için, PKK’nın propagandasını yapıyor düşüncesi ile “bu çocuklar da onların hizmetkarları ve bunlar da küçük terörist” diye içeri atıyor. Onlarca, yüzlerce yıl ceza ile yargılanıyor bu çocuklar.  Devletin bakışı o zaten. Bu bakış açısı olduğu için, çocuklar cezaevine konulduğu zaman oradaki tutuklular da çocuk, yetişkin ve hizmetliler taş atan çocuklara önyargıyla yaklaşıyor. Yani “bunlar hak ediyor, bunlar bize tehlike oluşturuyorlar, bunlar bizim vatan ve milletimize ve Türk halkına tehdit oluşturanlar insanlar ve bunlara ne yaparsak yapalım hak ediyorlar.” Her türlü şiddeti hak ediyorlar diye düşünüp çocukları ihmal ve istismar ettiklerini düşünüyorum.
Psikolog Serdar Değirmencioğlu: “Bir çocuk Filistin ortamında doğduğu zaman, o çocuk ne görürse onu taklit edecek.  Çatışma varsa çatışma öğrenecek. Eğer kabul edilmezse, öğrenme sürecini yok sayacağız” diyor. Filistin ve Güneydoğu bölgesine baktığımızda 10 yaşındaki çocukların taş attığını görüyoruz. Bu öğrenme sürecinin devam ettiğini mi gösteriyor?
A.Z: Türkiye’de yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çocukların taş atıyor olması bir dili ve farklı bir şeyi ifade ediyor. Öncelikle çocuğa taş attıran koşulların nasıl olduğunu sorgulamamız gerekiyor; o taşı neden attığı değil… O taşı atmasına sebep olan koşullar mevcut. Oradaki çocuklar ve çocukların ailelerinin koşulların yanlışlığı, o koşulların yetersizliğinden bahsetmek gerekiyor. Sorun taş atan çocuk değil. Çocuğun taş atmasına neden olan koşullar. Politik ve ekonomik koşullar var. Oradaki insanlar ciddi mağduriyet içinde. Hem politik hem ekonomik olarak hem de psikolojik olarak ciddi mağduriyet içinde yaşıyorlar. Bu,  mağduriyetlerin bir protestosudur. Görünmek, var olmak ve anlaşılmak bir ihtiyaç ve oradaki çocuklar annelerinin, babalarının yerine de taş atıyorlar. Annelerinin, babalarının ızdıraplarını ve dramlarını paylaştıkları için taş atıyorlar diye düşünüyorum. Psikolojik olarak da öyle bir açıklama yapabilirim; hani bazen diyorlar ya çocuklar laf olsun diye veya gençtir, toydur diye taş atıyorlar. Gençliğin o taşkınlığıyla, o istemiyle, grup psikolojisiyle oradaki protestolara, eylemlere katılıp taş atabilir ve dağıtabilir diye düşünüyorlar ama orda başka bir anlam da var. Çocuğun söylemek istediği başka bir şey var:  Annesinin ve babasının yaşadığı mağduriyeti ve dramı taş atarak protesto ediyor. Bunu görebilmek lazım aslında. Çocuk mağduriyetini böyle dile getiriyor. Taş atmak, terörizmin ve suçun açık bir göstergesi değildir. Psikolojik ve sosyolojik olarak da ne oluyor da bu çocuklar taş atıyor diye bakmak gerekiyor.
Cezaevlerinde bulunanların (Hizmetlilerin, doktorların ve gardiyanların) çocuklara nasıl davranması gerektiğine dair bir eğitimden geçmesi gerekmiyor mu?
A.Z: Bir kere cezaevlerinde çocukların olmaması gerek. Çocukların yeri cezaevi değil. Eğer ki çocuk cezaevine konulduysa, elbette oradaki gardiyanından doktoruna ve müdürüne kadar herkesin çocuklarla nasıl konuşulması, nasıl iletişim kurulması, çocukların içinde bulunduğu ruhsal durumu anlayabilmeleri, onlara yardım edebilmeleri, yaşadıkları bunalım ve krizlerde onlara yardım edebilmek için basit bir takım bilgi ve becerilerde eğitim almaları şart. Ama alırlar mı bilmiyorum. Söz konusu Kürt çocuğu olursa ve militan diye adlandırdıkları çocuklar olursa almazlar. 2009’da yine gündeme getirdiğimiz bir olayda,  doktorlar ve psikologlar çocuklara, “siz teröristsiniz, iğrenç mahluklarsınız, siz her şeyi hak ediyorsunuz” demişlerdi. Çocukların en çok ihtiyaç duyduğu doktorlar ve psikologlar bile böyle yaklaştı çocuklara. İnsan haklarına en saygılı olması gereken meslek grupları, çocukları ihmal ve istismar etti. Gardiyanların, hizmetlilerin ve müdürlerin eğitim alması durumu değiştirir mi? Aslında değişmiyor. Çünkü doktorlar ve psikologlar eğitimli olmalarına rağmen bunu yapıyor. Onlara yıllarca eğitim verelim, bir şey değişmiyor. Oradaki o bakış acısı çocukların şiddete maruz kalmasına sebep oluyor. Ama devlet bunu yapıyor.  En başında devlet, bu çocukları apar topar, ite-kaka, döverek, hırpalayarak aldı. Karakolda çocukları şiddete maruz bıraktı. Çocukları alıp, cezaevlerine koydu. Devlet çocuklara bunu yaptığı için de diğer hükümlüler ve hizmetliler “devlet bunu yapıyorsa ben niye yapmayayım?” diyor. Devlet çocuklara karşı suçlu.

Peki, bu cinsel istismar çocukları nasıl etkiler? Hangi travmalara neden olur?
A.Z: Cinsel istismar kendi içinde yapılan tarza, yapan kişiye, yapılış biçimine göre kısa ve uzun süreli bir takım sorunlara sebep olabiliyor. Biz istismara, özelikle cinsel istismara, “çoğul travma” diyoruz. Çünkü istismarın içinde hem duygusal hem de fiziksel travma var. Cinsel, duygusal ve fiziksel travma içerdiği için çoğul travmadır. Çocuğun bedensel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit eden bir istismardır. Cinsel istismara uğrayan çocukların neler yaşadığına bakarsak;  istismarın biçimine bağlı, eğer orda çocuk istismar eden kişi tarafından aşağılanarak, küçümsenerek ve hatta fiziksel şiddete maruz kalarak istismar ediliyorsa o çocuk kendine olan değerini ve kendini değersizleştirmeye başlayacak ve hayata olan, insanlara olan inancını kaybedecek, bunun sonucunda da yaşama isteği kalmayacak. Yaşama isteğini kaybeden kişi kendine zarar verebilir ve intihar edebilir.  Çocuk bunu yapmazsa bile, kendisini değersizleştirerek bu sağlıksız durumun devamına neden olacaktır. Ama her çocuğun yaşadığı istismar çocuğun kişilik özelliklerine göre, istismarın taleplerine göre farklı ruhsal sonuçlar doğurabilir. Her bir çocuk farklı farklı tepkiler verebilir.
Sonuç olarak çocukların cezaevlerine konmasını ve istismarı önleyebilir miyiz? Nasıl?
A.Z: Öncelikle devletin bu ihmal ve istismar edici ve TMK’yı değiştirmesi gerekiyor. Daha önce kanunun bazı maddelerinin değişmesini istedik. Böylece yaşlarından ötürü bir grup çocuk serbest bırakıldı. Fakat şimdi 18 yaşını doldurduğu için o çocuklar tekrar tutuklandı. Devletin bu politikasını değiştirmesi gerekiyor. Değişmesi için çalışmamız gerekiyor. Bu durumu değiştirmek gerek. Benim bir ümidim var ve bunun için yazıyorum, çiziyorum, konuşuyorum. Yoksa Türkiye kederler beldesi olacak. Çocuğumuza, annemize, kızımıza bunlar yapılıyorsa ve biz bunlara ses çıkarmıyorsak biz de suçluyuz. Biz de o çocukları ihmal ve istismar ediyoruz demektir. Sizin buraya gelip, bu konu ile ilgili birkaç kişinin ilgisini çekmeye çalışmanız ve söyleşi yapmanız da bir sorumluluk örneğidir. Yoksa hepimiz bundan sorumluyuz.
http://www.eksiyirmidort.net/eski-sayilar/