Psikolog Ayten Zara Page anlatıyor
Çocukların cezaevinde olması suçtur!
Yılmaz
Güney’in “Duvar” filmini aratmayan bir utanç olayı daha yaşandı cezaevinde.
Şubat 2012 tarihinde Adana Pozantı Cezaevi’nde çocuklara taciz ve tecavüz edildi.
Taciz ve tecavüzün “taş atan çocuklara” yönelik olduğu her fırsatta dile
getirildi; meşrulaştırmaya çalışıldı. Devletin taş atan çocuklara potansiyel
militan ve terörist olarak bakması böylesi bir insanlık suçunun kolayca
işlenebiliyor olmasının en büyük nedeni
Şafii
Çelik
2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu(TMK) kapsamında
gözaltına alınan binlerce çocuk, sokakları sessizliğe bıraktı. Sokaklarda
yankılanması gereken sevinç çığlıkları, kendini cezaevlerinde taciz ve
tecavüzün çığlıklarına bıraktı. Bu çığlıklar karşında milyonlarca insan sesini
çıkarmadı. Devlet ise bu taciz ve tecavüz olayını haber yapan ve gündeme taşıyan
gazeteciyi tutukladı. Bu gelişmeler gösteriyor ki bu yaşanan taciz ve tecavüzün
bir devlet politikası olduğudur. Çocukların TMK’dan yargılanması ve çocuklara
militan, terörist olarak bakılması bunun en açık göstergesidir. Çocukların
militan ve terörist olarak algılanması ve yargılanması, böylesi bir insanlık
suçunun cezaevi yetkilileri, yetişkin mahkumlar ve toplum tarafından kolayca işlenebiliyor olduğunu
gösterdi. Çocuklara yönelik cinsel istismarın ve ihmalin çocuklarda
bırakabileceği psikolojik travmaları Doç. Dr. Ayten Zara Page ile konuştuk.
Bildiğiniz
gibi Pozantı Cezaevi’nde taciz ve tecavüz olayları yaşandı. Taciz ve tecavüze
uğrayanlar çocuklardı. 18 yaş altı çocukların cezaevlerine konması doğru bir
şey mi?
Ayten
Zara Page: Hiç doğru değil. Çocukların işledikleri suç ne
olursa olsun, çocukların cezaevinde değil de, çocukların yapmış olduğu suçu
onlara yanlışlarını anlatan, onların eğer bu suçu tekrardan yapan eğilimleri ve
davranışları varsa bu davranışları ortadan kaldırabilecek onları hem ehlîleştirecek,
hem iyileştirecek, ıslah evleri veya çocuk evleri olabilir. Eğitimlerini ve
sağlıklı gelişmelerini sağlayabilmek için ıslah evleri olabilir. Dolayısıyla
cezaevi hiç uygun yer değil. Yani çocuklara yapılanlar değil; çocukları
cezaevine koymak da çocuk haklarına göre suçtur. Bu anlamda Türkiye, çocukları
cezaevlerine koymasından dolayı suçludur. Cezaevlerinin koşulları uygun olsa
dahi çocukların cezaevinde olması suçtur.
Mart
2012 istatistiğine göre 2021 tane çocuk hükümlü var. Bunlardan yaklaşık 500’ü çocuk cezaevinde kalıyor. Geriye kalan 1000
üzerinde çocuk ise yetişkin mahkumlarla beraber kalıyor. Çocukların
yetişkinlerle beraber kalması, yargılanması, aynı cezaevinde kalması ve aynı
mahkemelerde bulunması çocuklar için nasıl bir şey?
A.Z:
Taş atan çocuklar yani terörle mücadele kanununun mağdurları olan çocuklar
açısından bakarsak, çok ciddi politik ve sağlık sorunları teşkil eder. Çünkü oradaki
çocuklar cezaevine konulduğu zaman, terörle mücadele kanunundan yargılan
çocuklar, bir militan olarak ve terörist olarak algılanıyor. Dolasıyla oradaki
şiddetin her çeşidine maruz kalabiliyor. Bu şiddete maruz kalan çocukların
psikolojik sağlığının akibetinden bahsetmek çok şey değil aslında: Her türlü
sorunu yaşayabilir. Hem kısa dönemde hem de uzun dönemde çok farklı ruhsal
sorunlar yaşayabilirler. Aslında biraz önce ıslah evi dedim ama suç işlemiş çocukların
ailelerinden koparılmadan hayatlarına devam edebilmesi ve suçlarının bedelini
toplum içinde sorumluluk alarak yani bir yaptırımda bulunarak karşılığını
veriyor olması çok önemli. Mesela yurtdışında daha çok suç işleyen çocukların,
toplumda suçunun karşılığını ödeyebilmesi, bu suçunun cezasını çekebilmesi ve
bundan ceza çekerek toparlanabilmesi için toplumda bir takım görevler yapılmıştır.
Toplumsal psikoloji anlamından çocukların topluma vermesi gereken bazı
sorumluluklar belirlenmiş. Bu sorumluklar; okulu temizlemek, sokakları
temizlemek, çöpleri toplamak gibi bir sürü şey olabilir. Dolasıyla çocuk hem
olması gereken sağlıklı koşullardan uzaklaştırılmadan hayatını devam edebilir hem
de yapmış olduğu şeyin bedeli ne ise bunun karşılığını topluma hizmet ederek verebilir diye düşünüyorum. Eğer bir sistem
arıyorsak, bu çocukları nasıl disipline ederiz veya nasıl değerlendiririz diye
düşünüyorsak, bence en uygun sistem budur.
Ama diğer çocuklar, yani yetişkinlerle beraber kalanlar, çok daha
sağlıksız bir ortamdalar. Hem ihmal hem de istismar söz konusu.
Terörle
Mücadele Kanunu’ndan dolayı tutuklanan ve bu doğrultuda militan, terörist
olarak algılanan çocuklara yapılan taciz ve tecavüzler olayları meşrulaştırıyor
mu?
A.Z:
Devlet
zaten onları militan olarak görüyor. Güvenlik görevlilerine taş attıkları için,
PKK’nın propagandasını yapıyor düşüncesi ile “bu çocuklar da onların
hizmetkarları ve bunlar da küçük terörist” diye içeri atıyor. Onlarca, yüzlerce
yıl ceza ile yargılanıyor bu çocuklar.
Devletin bakışı o zaten. Bu bakış açısı olduğu için, çocuklar cezaevine konulduğu
zaman oradaki tutuklular da çocuk, yetişkin ve hizmetliler taş atan çocuklara
önyargıyla yaklaşıyor. Yani “bunlar hak ediyor, bunlar bize tehlike
oluşturuyorlar, bunlar bizim vatan ve milletimize ve Türk halkına tehdit
oluşturanlar insanlar ve bunlara ne yaparsak yapalım hak ediyorlar.” Her türlü
şiddeti hak ediyorlar diye düşünüp çocukları ihmal ve istismar ettiklerini
düşünüyorum.
Psikolog
Serdar Değirmencioğlu: “Bir çocuk Filistin ortamında doğduğu zaman, o çocuk ne
görürse onu taklit edecek. Çatışma varsa
çatışma öğrenecek. Eğer kabul edilmezse, öğrenme sürecini yok sayacağız” diyor.
Filistin ve Güneydoğu bölgesine baktığımızda 10 yaşındaki çocukların taş
attığını görüyoruz. Bu öğrenme sürecinin devam ettiğini mi gösteriyor?
A.Z:
Türkiye’de yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çocukların taş atıyor
olması bir dili ve farklı bir şeyi ifade ediyor. Öncelikle çocuğa taş attıran
koşulların nasıl olduğunu sorgulamamız gerekiyor; o taşı neden attığı değil… O
taşı atmasına sebep olan koşullar mevcut. Oradaki çocuklar ve çocukların
ailelerinin koşulların yanlışlığı, o koşulların yetersizliğinden bahsetmek
gerekiyor. Sorun taş atan çocuk değil. Çocuğun taş atmasına neden olan
koşullar. Politik ve ekonomik koşullar var. Oradaki insanlar ciddi mağduriyet
içinde. Hem politik hem ekonomik olarak hem de psikolojik olarak ciddi
mağduriyet içinde yaşıyorlar. Bu,
mağduriyetlerin bir protestosudur. Görünmek, var olmak ve anlaşılmak bir
ihtiyaç ve oradaki çocuklar annelerinin, babalarının yerine de taş atıyorlar.
Annelerinin, babalarının ızdıraplarını ve dramlarını paylaştıkları için taş
atıyorlar diye düşünüyorum. Psikolojik olarak da öyle bir açıklama yapabilirim;
hani bazen diyorlar ya çocuklar laf olsun diye veya gençtir, toydur diye taş
atıyorlar. Gençliğin o taşkınlığıyla, o istemiyle, grup psikolojisiyle oradaki
protestolara, eylemlere katılıp taş atabilir ve dağıtabilir diye düşünüyorlar ama
orda başka bir anlam da var. Çocuğun söylemek istediği başka bir şey var: Annesinin ve babasının yaşadığı mağduriyeti
ve dramı taş atarak protesto ediyor. Bunu görebilmek lazım aslında. Çocuk
mağduriyetini böyle dile getiriyor. Taş atmak, terörizmin ve suçun açık bir
göstergesi değildir. Psikolojik ve sosyolojik olarak da ne oluyor da bu
çocuklar taş atıyor diye bakmak gerekiyor.
Cezaevlerinde
bulunanların (Hizmetlilerin, doktorların ve gardiyanların) çocuklara nasıl
davranması gerektiğine dair bir eğitimden geçmesi gerekmiyor mu?
A.Z:
Bir kere cezaevlerinde çocukların olmaması gerek. Çocukların yeri cezaevi
değil. Eğer ki çocuk cezaevine konulduysa, elbette oradaki gardiyanından
doktoruna ve müdürüne kadar herkesin çocuklarla nasıl konuşulması, nasıl
iletişim kurulması, çocukların içinde bulunduğu ruhsal durumu anlayabilmeleri,
onlara yardım edebilmeleri, yaşadıkları bunalım ve krizlerde onlara yardım
edebilmek için basit bir takım bilgi ve becerilerde eğitim almaları şart. Ama
alırlar mı bilmiyorum. Söz konusu Kürt çocuğu olursa ve militan diye
adlandırdıkları çocuklar olursa almazlar. 2009’da yine gündeme getirdiğimiz bir
olayda, doktorlar ve psikologlar
çocuklara, “siz teröristsiniz, iğrenç mahluklarsınız, siz her şeyi hak ediyorsunuz”
demişlerdi. Çocukların en çok ihtiyaç duyduğu doktorlar ve psikologlar bile
böyle yaklaştı çocuklara. İnsan haklarına en saygılı olması gereken meslek
grupları, çocukları ihmal ve istismar etti. Gardiyanların, hizmetlilerin ve
müdürlerin eğitim alması durumu değiştirir mi? Aslında değişmiyor. Çünkü doktorlar
ve psikologlar eğitimli olmalarına rağmen bunu yapıyor. Onlara yıllarca eğitim
verelim, bir şey değişmiyor. Oradaki o bakış acısı çocukların şiddete maruz
kalmasına sebep oluyor. Ama devlet bunu yapıyor. En başında devlet, bu çocukları apar topar,
ite-kaka, döverek, hırpalayarak aldı. Karakolda çocukları şiddete maruz
bıraktı. Çocukları alıp, cezaevlerine koydu. Devlet çocuklara bunu yaptığı için
de diğer hükümlüler ve hizmetliler “devlet bunu yapıyorsa ben niye yapmayayım?”
diyor. Devlet çocuklara karşı suçlu.
Peki,
bu cinsel istismar çocukları nasıl etkiler? Hangi travmalara neden olur?
A.Z:
Cinsel istismar kendi içinde yapılan tarza, yapan kişiye, yapılış biçimine göre
kısa ve uzun süreli bir takım sorunlara sebep olabiliyor. Biz istismara,
özelikle cinsel istismara, “çoğul travma” diyoruz. Çünkü istismarın içinde hem
duygusal hem de fiziksel travma var. Cinsel, duygusal ve fiziksel travma
içerdiği için çoğul travmadır. Çocuğun bedensel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit
eden bir istismardır. Cinsel istismara uğrayan çocukların neler yaşadığına
bakarsak; istismarın biçimine bağlı,
eğer orda çocuk istismar eden kişi tarafından aşağılanarak, küçümsenerek ve
hatta fiziksel şiddete maruz kalarak istismar ediliyorsa o çocuk kendine olan
değerini ve kendini değersizleştirmeye başlayacak ve hayata olan, insanlara
olan inancını kaybedecek, bunun sonucunda da yaşama isteği kalmayacak. Yaşama
isteğini kaybeden kişi kendine zarar verebilir ve intihar edebilir. Çocuk bunu yapmazsa bile, kendisini değersizleştirerek
bu sağlıksız durumun devamına neden olacaktır. Ama her çocuğun yaşadığı
istismar çocuğun kişilik özelliklerine göre, istismarın taleplerine göre farklı
ruhsal sonuçlar doğurabilir. Her bir çocuk farklı farklı tepkiler verebilir.
Sonuç
olarak çocukların cezaevlerine konmasını ve istismarı önleyebilir miyiz? Nasıl?
A.Z:
Öncelikle devletin bu ihmal ve istismar edici ve TMK’yı değiştirmesi gerekiyor.
Daha önce kanunun bazı maddelerinin değişmesini istedik. Böylece yaşlarından
ötürü bir grup çocuk serbest bırakıldı. Fakat şimdi 18 yaşını doldurduğu için o
çocuklar tekrar tutuklandı. Devletin bu politikasını değiştirmesi gerekiyor. Değişmesi
için çalışmamız gerekiyor. Bu durumu değiştirmek gerek. Benim bir ümidim var ve
bunun için yazıyorum, çiziyorum, konuşuyorum. Yoksa Türkiye kederler beldesi
olacak. Çocuğumuza, annemize, kızımıza bunlar yapılıyorsa ve biz bunlara ses
çıkarmıyorsak biz de suçluyuz. Biz de o çocukları ihmal ve istismar ediyoruz
demektir. Sizin buraya gelip, bu konu ile ilgili birkaç kişinin ilgisini
çekmeye çalışmanız ve söyleşi yapmanız da bir sorumluluk örneğidir. Yoksa
hepimiz bundan sorumluyuz.
http://www.eksiyirmidort.net/eski-sayilar/
http://www.eksiyirmidort.net/eski-sayilar/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder