KADRO
HAREKETİ’NİN MİLLİYETÇİ ÖZELLİĞİ
Kadro
hareketi Türkiye’deki aydın tipolojisini ve siyasal hayatı anlamak için önemli
bir veridir. Osmanlı İmparatorluğu’ndan
Türkiye’ye gelen aydın tipolojisi genellikle devlete bağlılığı söz konusu
olmuştur. Özellikle bu bağlılığı Kadro Hareketi’nde daha çok görmekteyiz. Kadro
Dergisi’nin yayına başlaması ve kapatılması da devlet eli ile olması bunun bir
göstergesidir. Siyasal hayat içinde önemli bir yeri olduğunu da söyleyebiliriz.
1930’ların Türkiye’sinde yapılan çalışmalarda bu hareketin izlerine rastlamak
mümkündür. 1929 ekonomik buhranı ve Serbest Cumhuriyetçi Fırka deneyimi
sonrasında gerek toplumda ve gerekse CHF çevresinde bir bezginliğin hakim
olduğunu dönemde yayın hayatına başladı Kadro Dergisi. Kadrocular bezginliğin
atılmasını ve iktidara gelmeden iktidarı etkilemek istemişlerdir. Bu konuda
İlhan Tekeli ve Selim İlkin, “ Geri
kalmış ülkelerde iktidar olabilmenin pahası ödemeden, iktidarda bulunanlara yol
göstererek siyasal elit haline gelmek, aydınların kolayca etkisinde kaldığı bir
özlem olmaktadır.”(1) diye bir eleştiride bulunuyor. Kadrocular
iktidarı karşısına almadan, Türkiye’nin bir inkılap içinde olduğunu, inkılabın
durmadığını ve devam edeceğini belirtmiştir. Tekeli ve İlkin’e göre bu inkılap
ve oluşturulmak istenen ideoloji konusunda Kadrocuların kendilerine iki temel
işlev tanımışlardır. Bunlar, “ inkılabın
prensiplerini (altı ok diye de okuyabiliriz) terkip ve tedvin ederek
(sentezleyip sistemleştirmek) bir ideoloji haline dönüştürmek ve inkılabın
coşkusunu uyanık tutarak yaygınlaştırmaktır.”(2) Özetle ile
söylemek gerekirse Kadrocular, siyasal eliti(İktidar ve çevresini) etkilemek ve
oluşacak yeni ideolojinin ve hareketin temel noktası olmak istemişlerdir. Benim
burada ele almak istediğim konu ise Kadro Hareketinin milliyetçi özelliğini
incelemek.
Kadro
Dergisi’nin içeriğini okuduğumuzda daha çok iktisadi konularına değinildiğini
görüyoruz. Bunun temel nedeni ise sosyalizm ve komünizmden etkilenmeleri.
Ayrıca “Kadro’nun sahibi Yakup Kadri Bey
sayılmazsa, ötekilerin hepsi Türk sol hareketinde yer almışlardır.”(3)
Kadro Dergisi’nin milliyetçi bir özelliği olduğunu kabul etmekle beraber
milliyetçilik konusunu Ziya Gökalp ve Atatürk kadar ele alınmadığı
kanısındayım. Özellikle Ziya Gökalp kadar milliyetçiliğe değinmemesinin iki
sebebi olduğunu söyleyebilirim. Bunlardan ilki, Ziya Gökalp faktörüdür. Ziya Gökalp’ın yeteri kadar millet, hars ve
medeniyet konularını işlemesi, bunun sonucunda Ziya Gökalp’ın Atatürk’ün fikir
babası olması ve manevi değerinin toplumda çok yüksek olmasıdır. Kadro
çevrelerince Ziya Gökalp’a eleştiriler yapıldığı gibi övgülerde yapılmıştır.
Şevket Süreyya, “ Ziya Gökalp, Türk
tarihinde bir devrin ideolojisini en güzel temsil eden adamdır.”(4)
sözü ile bir anlamda onun sosyoloji konusuna özellikle milliyetçilik konusuna pek
girmiyor. Aslında girmekte istemiyor. Çünkü Atatürk’ü ve siyasal eliti
karşısına almak istemiyor. Diğer bir sebep ise Kadrocuların çoğunun eski solcu
olması ve ekonomiye daha çok önem vermesidir. Fakat şu bir gerçek ki Kadro
Dergisi’nin birçok sayısında milliyetçi söylemi görebilmekteyiz.
Özellikle
Ziya Gökalp’ın Türklerin Kürtleşmesi endişesini, Kadrocular da taşıyor. Kadrocular
milliyetçi fikirlerini daha çok “Derebeyi ve Dersim” başlığı altında ele
almıştır. Şevket Süreyya Türklerin Kürtleşmesini, Osmanlı İmparatorluğu’nun
yapısına bağlamaktadır. Süreyya “Osmanlı
İmparatorluğu devrinde Van ve Diyarbekir eyaletlerinin tarihi, bu yerlerde Türk
nüfusunun, Türk dilinin ve Türk harsının ezilmesi, temsil olunması ve
yabancılaşması tarihi oldu. Van ve Diyarbekir eyaletlerinde Osmanlı sarayının
hıyanetine uğramış, küçük çiftçilik yerine toprak köleliği, serbest mübadele
yerine mübadelesiz tabii iktisat rejimini, medeni seviye yerine yazı ve hars
yokluğunu temsil eden geri bir derebeyliğin lokması kılınmıştır.”(5)
Osmanlı döneminde Kürdistan bölgesinde Türklerin bir anlamda asimile edildiğini
söylemektedir. Ayrıca o bölgeye de geri kalmış bir derebeylik olarak niteliyor.
Bu söylem içerisinde Kürt aşiretlerine bir saldırı ve hedef gösterme söz
konusudur. “Derebeyi ve Dersim” yazısına
baktığımız da Kürtleri koyu dinsizlikle suçlamakta ve kurdukları sistemi de
vahşi olarak göstermektedir. Milliyetçiliğin uç noktasını şu cümleler ile dile
getirmekte; “ Türk serbest iktisat ve
cemiyet nizamiyle Kürt feodalizminin mücadele ettiği yerlerde, tekke, bu
feodalizmin bir vahşi teşkilatıdır ve bu teşkilatın hedefi, Türk nüfusunun
dilini, dinini, ve serbest tefekkürünü izale etmektir. Eski Türklerde din bir
gönül rabıtasıydı. Halbuki Kürt tekkesinde aslolan koyu dinsizliktir.”(6)
Görüldüğü gibi burada hem bir millete hakaret hem de bir inanca olan hakaret
mevcut. Bunun temel sebebi ise Kürt’ün varlığından ve idare veya yönetim sahibi
olmasından kaynaklanan bir rahatsızlık. Bu rahatsızlığın giderilmesi için oraya
Türk’ün sahip olduğu tüm manevi değerleri götürülmesi gerektiği
kanısındadırlar. Bunu da şöyle açıklamaktadırlar, “Asırlardan beri karşısında beyden, şeyhten ve eşkıyadan başka bir şey
görmeyen Şark vatandaşına iyi idareci, iyi mualim olacak ve Türk inkılabının
temsil ettiği iktisat, hukuk ve kültür prensiplerini vatanın bu hücra
bucaklarına götürecek idealist ve yetişkin bir gençlik kadrosuna muhtacız.”(7) Buradan da anlaşılacağı gibi Kürt
kültürü ve idari yapısı küçümsenmekte ve aşağılanmaktadır. Medeniyetin bir
simgesi olarak gördüğü Türk kültürü ve inkılaplarını bu topraklara
götürülmesinde hem fikirlerdir.
Kadro
Hareketi, inkılabı benimsemeyen
çevrelere de çok sert eleştiriler getiriyor ve inkılap taraftarı olmayanların
zor yolu ile bağlanacakları söylenmekte. Kadro Dergisi’nde sarf edilen
cümlelere geçmeden önce İnkılabın ne olduğuna bakmakta fayda vardır. İnkılabın
ne olduğunu ise Şefik Hüsnü (Kadroculara gönderilen mektubun Şefik Hüsnü’ye ait
olduğu tahmin ediliyor) şu cümleler ile açıklamaktadır. “ Türkiye’de inkılap ismi verilen şeyler fes inkılabı, harf inkılabı,
mecelle ve cumhuriyet inkılabından ibaret gibi görünüyor. Bizim fes inkılabı
dediğimiz şeye Avrupalılar kıyafet veya serpuş modası derler. Kıyafetle,
serpuşla inkılap yapmak mümkün bulunmuş olsaydı, esasen inkılabın manası
kalmazdı.”(8) Elbette inkılabın iktisadi ayağı var. Fakat Şefik
Hüsnü’nün belirtiği ve temel olarak inkılaba baktığımızda bir kültürün
oluşturulması söz konusudur. Bu hem sosyal hem de ekonomiktir. Kadrocuların bu
inkılabın dayatıcı olmasını şu cümlelerle dile getirmekte; “ İnkılap, tarafsız bir nizam değildir. Onun içinde yaşayanların,
taraftar yani inkılaptan yana olsunlar veya olmasınlar, ona intibak etmeleri,
uymaları lazımdır. İnkılap, ona taraftar olmayanların iradelerinin, ona
taraftar olanların iradelerine, cebir ve zor yolu ile, kayıtsız şartsız
bağlanmaları demektir.”(9) İnkılabı bir kültür olarak ele
alırsak ve halkın bu inkılaba zor yolu ile uyması söylemi milliyetçi ve
dayatmacı bir zihniyetin işareti olduğunu söyleyebiliriz. Bu acıdan Kadrocuların
toplumda milliyetçi bir söylemin olduğunu ve toplumu homojenleştirmeye
çalıştığını söyleyebiliriz.
‘Yeni bir millet
dokusu’ bölümüne baktığımızda ise Türk
millet dokusunu tarih, kan, dil, gelenek ve toprağa bağlamaktadır. Kadrocular
bu millet dokusunu çağdaş anlamda işlemek istiyor. Şevket Süreyya Aydemir, “Biz, tarihimizden gelen kan, dil ve gelenek
malzemesi ile, artık bizim olan, yani karışık bir imparatorluğun macera alanı
olmayan bir vatan toprağı üstünde, şimdi milletimizin, çağdaş anlamda yeni
dokusunu işlemek zorundayız.”(10) söylemi içerisinde bulunuyor. Ayrıca Kadrocular milliyetçiliklerini sosyal
milliyetçilik kavramı olarak açıklamışlardır. Bu sosyal milliyetçiliğe göre “İmtiyazsız, sınıfsız bir millet kuruluşu:
sosyal milliyetçilik. İşte devletçilik bu yeni sosyal milliyetçiliğin bu yeni
soysal ulus kurumunun bir müjdecisi oldu-İktisatta devletçilik, fikirde ve
kültürde devletçilik politikada devletçilik.”(11) Kadro
Hareketini milliyetçi özelliğini iyi irdelediğimizde aslında resmi tarih
anlayışı ve resmi millet tanımından pek farklı değildir. Mustafa Kemal’in
savunduğu “Güneş Dil Teorisi” ve Türk Tarih Kurumu’nun ortaya attığı
düşüncelerin Kadrocuların da benimsediğini söylemek mümkün. Kadrocular, “ Dergideki yazılarda kullanılmayan ökonomi,
ulus, bitik, ülkü vb. sözcükler kullanılmıştır. Ayrıca Türk soyunun insan
yaşayışı için gerekli olan bütün şeyleri ilk önce bulduktan ve başardıktan
sonra insan düşünüşünü üstünleştiren bütün kültür elemanlarını ve dili, yazıyı,
türeyi ve yasayı da yarattığı ve aleme armağan ettiği ileri sürülmektedir.”(12)
Kadrocular sadece buna inanmakla kalmayıp, bu
milletin daha aleme öncülük yapacağı işlerin olduğuna ve inkılabın devam etmesi
gerektiği söylemi de buraya düşmektedir. Kadrocuların Türk milletin soyunu en
eskilere dayandırması ve diğer milletlerden üstün olduğu söylemi bize pek
yabancı gelmiyor. Benedict Anderson’un söylemiyle “Benzer bir şekilde Kemal Atatürk devlet bankalarından birini Etibank,
bir diğerini Sümerbank diye adlandırdı. Kuşkusuz, büyük bir ihtimalle Kemal’in
kendisi de dahil olmak üzere bir çok Türk, Hitit ve Sümer’lerde kendi atalarını
görüyor.”(13)
Aslında Kadro
Hareketinin yapmak istediği evrensel bir şey değildi. Yukarda belirtildiği gibi
milliyetçi bir oluşum olmaktır. Türklüğün yüceltilmesi ve diğer toplumlardan
farklı olduğunu göstermek onların temel hedefiydi. Onuncu yıl kutlamalarında
Kadro Dergisi’nin inkılap hakkındaki yorumu ise şöyle olmuştur: “Tarih bütünlüğü, Yurt bütünlüğü, Dil
bütünlüğü, Dilek bütünlüğü, ve Türk varlığını yükseltmek işinde iş ve mücadele
bütünlüğü. İşte Milli inkılap hareketimizin mevzuu budur!”(14)
Kadro Hareketinin milli inkılap hareketimiz olarak değerlendiği konuların ne kadar
milliyetçi bir yapısı taşıdığı gözler önünde.
Ayrıca Tekeli ve İlkin’in belirtiği gibi “milli kurtuluş hareketi, milli
mücadele, milli istiklal, milli iktisat, ulusal ekonomi, milli Pazar, milli
sermaye, milli sanayi” kavramları olumlu bağlamda 200 defadan fazla
kullanılmıştır. Bu dönemde her şeyin önüne “milli” sözcüğü getirmek de
manidardır. Bu Kadro Hareketinin ne kadar milliyetçi bir söylem yarattığının en
önemli göstergesidir.
SONUÇ
YERİNE
Bu
yazıda, Kadro Hareketi’nin ne olduğu ve temel amaçlarının neler olduğuna
değindim. Kadro Dergisi’ndeki Yakup Kadri Karaosmanoğlu hariç diğer yazarların
sosyalist bir geçmişleri olması ve daha önce Türk solu içinde yer almalarına
rağmen milliyetçi bir söyleme bürünmelerine değindik. Aslında sol bir söylemde
bulunduklarını da iddia edemeyiz. Fakat geçmişte sosyalizmden etkilenmeleri ve
1929 ekonomik buhranın getirdiği ekonomik kriz üzerine iktisadi konulara daha
çok ağırlık verdiler. Kadro Hareketi cumhuriyetin bir ideolojisi olması
gerektiğine inanıyordu. Ayrıca bu inkılapların devam etmesi gerektiğini
savunuyordu. Her ne kadar iktisadi konular üzerinde dursalar da milliyetçi
söylem içine girmişlerdir. Bu milliyetçi söylem bir anlamda resmi millet tanımı
ve milliyetçilikten pek farklı değildir. Özellikle bu milliyetçilik söyleminin
hedef tahtası gene Kürtler olmuştur. Kürtlerin koyu dinsiz olmakla suçlanmış,
inanışlarına hakaret edilmiş ve Türk kültürün-inkılabın onlara götürülmesi
kanısındadırlar. Aslında Kadro Hareketi’nin Mustafa Kemal’den izin alınıp
açılması ve yine Mustafa Kemal’in isteği üzerine kapatılması her şeyi çok iyi
anlatıyor. Kadro’cuların devlet söyleminin dışına çıkamadığının bir
göstergesidir. Bu acıdan da milliyetçilikte de devletin benimsediği
milliyetçilik söyleminin dışına çıkamamıştır. Milliyetçilik söylemlerinde Türklerin
yüceltildiğini ve her şeyin Türklük ve
devlet için yapılması gerektiğine inanılmıştır. Bu da Kadro Hareketi’nin diğer
konularda olduğu gibi milliyetçilik konusunda da aydın olamaması söz konusudur.
İsmet Özel’in dediği gibi “Bugün olduğu gibi dün de Türkiye’de düşünce
hayatı devletin istediği, olmasından yarar umduğu, olmasıyla devletin
işleyişine katkıda bulunan bir düşünce hayatıdır.”
"Türkiye'nin entelektüel tarihi" adlı dersinden bir çalışmamdır.(Şafii ÇELİK)
KAYNAKÇA
1.
Tekeli.İ, İlkin.S (1984) Toplum ve
Bilim Dergisi, Bir Aydın Hareketi:Kadro s.36
Birikim Yayınları
2. Tekeli.İ,
İlkin.S (2003) Kadrocuları ve Kadro’yu Anlamak s.149 Tarih Vakfı Yurt
Yayınları
3. Alemdar,
Korkmaz. Basında Kadro Dergisi ve Kadro Hareketi ile İlgili Bazı Görüşler s. 37
4. Aydemir,
Şevket Süreyya, <<Ziya Gökalp>>, Kadro, Sayı 2 (Şubat 1932) s. 33
5. Aydemir,
Şevket Süreyya, <<Derebeyi ve Dersim>>, Kadro, 1932 Cilt1
(tıpkıbasım) s. 42-43
6. Aydemir,
Şevket Süreyya, <<Derebeyi ve Dersim>>, Kadro, 1932 Cilt1
(tıpkıbasım) s. 43
7. Aydemir,
Şevket Süreyya, <<Derebeyi ve Dersim>>, Kadro, 1932 Cilt1
(tıpkıbasım) s. 45
8. Tekeli.İ,
İlkin.S (2003) Kadrocuları ve Kadro’yu Anlamak s.557 Tarih Vakfı Yurt
Yayınları
9. Aydemir,
Şevket Süreyya(1932) İnkılap ve Kadro s.85 Bilgi Yayınevi
10. Aydemir,
Şevket Süreyya(1932) İnkılap ve Kadro s.186
Bilgi Yayınevi
11. İlhan,
Oğuzhan Atilla (2011) Cumhuriyet İdeolojisinin Oluşmasında Kadro
Dergisi ve Kadro
Hareketinin Rolü s. 68 (Yüksek Lisans Tezi)
12. Tekeli.İ, İlkin.S (2003) Kadrocuları ve
Kadro’yu Anlamak s.412 Tarih Vakfı Yurt Yayınları
13. Anderson,
Benedict (2007) Hayali Cemaatler s. 26 Metis Yayınları
14. Tekeli.İ,
İlkin.S (2003) Kadrocuları ve Kadro’yu Anlamak s.399 Tarih Vakfı Yurt
Yayınları