AHMET
AĞAOĞLU’NUN DİNE(İSLAM) BAKIŞI
Ahmet
Ağaoğlu’nun dine bakışını anlayabilmek için dönemin siyasi ve toplumsal
hareketlerine bakmak gerek. Dönemin siyasi ve toplumsal hareketlerine veya
özelliğine baktığımız da Ağaoğlu’nun da görüşünün veya kaleminin değiştiğini
söyleyebiliriz. Benedict Anderson’un deyişiyle hayali cemaatlerin gün yüzüne
çıktığı bir dönemdi 1900’ler. Aslında hayali cemaatler 1900’lerin başında pek
görülmez. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen sonra gün yüzüne çıktığını
söyleyebiliriz. Bu dönemde her ne kadar dinde bozulmalar görünse de, aydın ve
dini liderler toplumun bozulmasını gerçek anlamda dini yaşamadıklarını veya
anlayamadıklarından kaynaklandığını dile getirdiler. Bu acıdan Ağaoğlu’nun dine
bakışı da farklılık gösteriyor.1901’de yazdığı İslamlıkta Kadın kitabı, İslam’ı
hem yüceltirken hem sosyal hem de siyasal bir hareket olduğuna değinen Ağaoğlu 1920’de
yazdığı Üç Medeniyet’te ise “Din (İslam)
kul ile Allah’ın arasını düzenleyen bir prensipler sisteminden ibarettir.”(1)
diyor. Ağaoğlu’na göre Doğu Medeniyeti ve Türkiye’nin geri kalmasının temel
nedenlerinden biri dinin hayatımızda maddi ve manevi kısımlarına hâkim
olmasıdır. Ağaoğlu’nun din hakkındaki görüşünü ele alırken İslamlıkta Kadın, Üç Medeniyet ve Serbest İnsanlar Ülkesinde
kitaplarını incelememiz gerek.
İslamlıkta
Kadın kitabında Ağaoğlu, İslam’ı hem sosyal hem de siyasal bir hareket olarak
ele alıyor. İslam dinin adeta Arabistan coğrafyasında devrim etkisi yarattığını
dile getiriyor. Özellikle kadınlara verilen hakları Ağaoğlu şöyle yorumluyor, “Muhammed, onlara, öylesine geniş haklar
tanıdı ki, Fransa gibi bugünün bazı memleketleri bile hala bu hakları tanımak
cesaretini gösterememişlerdir. Kur’an’ın koyduğu esaslara göre kızlar,
anneleriyle babalarının mirasını alabileceklerdir. Kız çocukları, ergenlik
çağına erdikten sonra, istedikleriyle evlenebileceklerdir.”(2) Ağaoğlu
aslında dinin sadece birey ile Allah arasında olan bir bağdan ziyade İslam’ın
sosyal ve siyasi anlamda yaptığı etkiyi gözler önüne seriyor. Bugün bile çoğu
devletlerin gelişimine veya demokrasisine bakıldığında kadın haklarına ve
kadının rolü baz alınıyor. Fikir akımlarının, sosyal ve siyasal hareketlerin
baş gösterdiği ve bütün dünyayı etkileyen Fransa’da bile bu hakların olmadığını
dile getiriyor. Kur’an’ın ve Muhammed’in kadınlara verdiği önemi anlamak için
Ağaoğlu Nisa Suresi’ni işaret ediyor. Bu surede “ Ey insanlar! Sizi aynı maddeden yaratan, ondan da eşini yaratan ve
ikisinden de bir çok erkekler ve kadınlar üretip yaratan Allah’tan korkunuz!”(3)
Ağaoğlu’nun dediği gibi bu kelimeler, o devrin puta tapan Arap’ı için, onun
bütün geleneklerini, göreneklerini, anlayışlarını, dünya görüşünü alt üst eden
korkunç bir yenilik, başlı başına bir inkılap mahiyetini taşımakta idi. Buda
İslam’ın insanların maddi ve manevi hayatlarına özetle söylemek gerekirse yeni
düzeni(sosyal, siyasal ve ekonomik) oluşturmaktı.
Ağaoğlu’nun
Üç Medeniyet kitabında ki Din bölümüne baktığımız da ise çok farklı bir anlayış
görüyoruz. Hemen ilk paragrafta radikal bir söylem içine girmiş. Dinin kapsam
alanın sınırlandırılması gerektiğini ve dini zihniyet ve anlayışça yanlış olduğumuzu
şu cümlelerle dile getirmektedir. “Dini
zihniyet ve anlayışça, biz henüz ortaçağ devrini geçmedik. Biz, dini bir vicdan
emri ve yaradanla kul arasındaki manevi bağı düzenleyen bir amilden ziyade,
hayatımızın maddi ve manevi kısımlarının hepsine hakim bir prensipler bütünü
olarak kabul ederiz.”(4) Çağdaş cemiyetlerin din hakkındaki anlayış
tarzının bu merhalesini dört yüzyıl önce geçirdiğini dile getiriyor Ağaoğlu.
Oysa ki İslamlıkta Kadın kitabında dinin sosyal ve siyasal etkisinin önemine
değiniyordu. Hatta o dönemin en çağdaş ülkelerinde bile İslam’ın kadınlara
verdiği değeri Batılıların vermediğini dile getiriyordu. Diğer yandan Ahmet
Ağaoğlu bu bölümde Hristiyanlık ile İslamiyet’i karşılaştırmıştır. Hz. İsa’nın
dünya işlerine karışabilmek için ne vakit bulduğunu, ne de kudret. Ayrıca
Ağaoğlu, “Hz. İsa’nın kendini cemaat
başkanlığında bulmadı ki, cemaatın maddi hayatını düzenlemek ihtiyacını da
duysun. İncil dünya işlerine karışmamıştır.”(5) diyor. İncil’i
tam olarak incelediğimde Hz. İsa’nın öğrencileri ve bunun yanında bir
cemaatinin var olduğunu söyleyebiliriz. İncil’de Hz. İsa beş bin kişiyi doyurdu diye yazıyor ve bu beş
bin kişi onun yolunda gidenler olduğu yazılmakta. O dönem için büyük bir cemaat
sayabiliriz. Bu demek oluyor ki Hz. İsa
bir cemaate sahip ayrıca İncil Ağaoğlu’nun dediği gibi değil. Dünya işlerine
karışmıştır. Bunun bir örneği olarak öğrencilerden bir Hz. İsa’ya sonsuz yaşama
kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım diye sorar. Hz. İsa ise “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin,
çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene ve babana saygı
göstereceksin ve komşunu kendin gibi seveceksin.”(6) Kur’an’da
olduğu gibi İncil’de de insanın maddi ve manevi hayatlarına değinmekte ve bir
yol çizmekte. Fakat Ağaoğlu dini bir anlamda cemiyetten ayırmak istiyor ve dini
sadece kilise ve cami ile sınırlandırmak istiyor. Ağaoğlu, “Din, cemiyet için kanunlar koymaya, insanların fikir ve duygularını
önlemeye yeltenmesin, halkın kendi hayatını istediği biçimde düzenlemesine mani
olmasın.”(7) diyor. Bütün fikirler yaşamak için insanların
fikrine ve duygularına hitap etmeye çalışır. Bu konuda tüm fikirler özgür
olduğu gibi din de özgür olmalıdır. Senin dinin sana, benim dinim bana prensibi
zaten dinde var. Ayrıca din sosyal ve siyasal bir sistem kurmak için var.
Kur’an, İncil, Tevrat ve diğer kutsal kitaplar bunun bir kanunu gibidirler.
Dini sadece mekan ile sınırlandırmak veya yaradanla kul arasında bir bağ olarak
görmek dini anlamamak demektir. Bir diğer kısımda ise şöyle diyor: “İslamiyet’te esas, inançlarla ibadetlerdir.
Bunlar ebedidir, değişmez. İkinci derecede olan ise, dünya işlerine ait olan
kısımlardır. Bunlar İslamiyet’e tesadüfi olarak girmiştir.”(8)
Dünya işleri ile ilgili olan hadislerin veya olayların tesadüfi olarak
girdiğini söylemek pek doğru olmaz. Dört halifeden sonra özellikle Abbasiler
ile beraber İslam bir anlamda cemiyetin veya devletin egemenliği altına
girdiğini ve böylece bozulmaların yaşandığını söyleyebiliriz. Fakat İslam’ın
sadece Kur’an’dan ibaret olduğunu söyleyemeyiz. Bir karar alınırken Kur’an,
sünnet, hadis ve kıyasa bakılır. Bu acıdan dünya işleri ile ilgili olan başta
sünnet, hadis ve kıyası bir kenara atamayız. Keza faiz, adam öldürmek, hırsızlık,
haram ve helal ve buna benzer binlerce hayatı düzenleyen konular Kur’an’da
mevcut. Bunun için İslamiyet’e tesadüfi olarak girdiğini söylemek ve dini
sadece bir bağ olarak değerlendirmek doğru bir tespit olmadığına inanıyorum. “ İnançlar ve ibadetlerde dine bağlı
olduğumuzu halde, dünya işlerinde tamamıyla serbestiz. Dünya işlerinde
istediğimiz gibi tasarruf edebiliriz.”(9) İslam’ın yukarda alıntıladığım gibi olmadığını
düşünüyorum. İslam’ın farzlarından olan zekatın yeri ne olacak. Ayrıca İslam
israfı asla doğru bulmuyor. Her şeyin bir ölçüsü vardır. Özellikle dünya
işlerinde hele maddi acıdan hiç öyle değil. Sezai Karakoç bu konuda şu noktaya
vurgu yapmakta: “İslam’da malın üzerinde
üç katlı bir mülkiyet vardır. Kişinin, cemiyetin, Allah’ın… Her şeyden önce mal
Allah’ındır, sonra cemiyetindir, sonra kişinindir. Kişinin arzusunu cemiyet
kaideleri, cemiyetin aruzlarını da ilahi kaideler sınırlar.”(10)
Bu bakış acısı ile yaklaşırsak dünya işlerinde istediğimiz gibi tasarruf
edemeyiz. Her şey bir düzen ve nizam içinde yürütülür.
Ağaoğlu’nun
Serbest İnsanlar ülkesinde ki din anlayışına baktığımızda ise biraz daha
farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz. Özellikle dini çıkarları doğrultusunda
kullananların hem dine hem de o cemiyete zarar verdiğini şu cümleler ile dile
getirmektedir: “Dini menfeatperestlik
aleti yapmağa koyulduklarından din de revnakını kaybetmeğe başladı ve onunla
beraber onu temsil eden zümre aşağıya doğru yuvarlandı.”(11)
Sonuç yerine
Bu
yazımda Ahmet Ağaoğlu’nun dine bakış acısını ele aldım. Ahmet Ağaoğlu dönemin
şartları ve yaşadığı çevre etkisi ile düşüncesinde farklılıklar olduğunu
söyleyebilirim. İslamlıkta Kadın kitabında İslam’ın devrimci yönüne çok vurgu
yapmakla beraber, insanlığa getirdiği eşitlik prensibinin batılı devletlerde
bile bulunmadığını söylemekte. İslam Medeniyetinin Arap coğrafyasında yaptığı
etkiyi dile getiriyordu. Bu etkiyi yazarken de hem sosyal hem de siyasal sistem
göz önünde bulunduruyor. İslam’ı bir düzen olarak gördüğünü
söyleyebiliriz. Fakat Birinci Dünya
Savaşı’nda sonra Malta’da sürgün iken ele aldığı Üç Medeniyet kitabında
neredeyse tam karşı tez sunuyor. Doğu devletlerin ve Türkiye’nin geri
kalmasının tek nedenin din olduğunu belirtiyor. Din cemiyetten ayrılmadığı
sürece bunun yanı ortaçağın bizim için devam edeceğini söylüyor. Din sadece kul
ile yaradan arasında bir bağ olarak görüyor. Fakat Mevdudi bu konuda tam zıt
fikirlere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Mevdudi dini şöyle ele almaktadır “ Kur’an din kavramını bazen birinci ve
ikinci manaları(hakimiyet, egemenlik ile itaat ve boyun eğme) bazen
üçüncü(düzen) bazen de dördüncü manası (yargı, ceza) ile kullanmakta; bazı
ayetlerde ise din diyerek, dört ana kısımdan oluşan söz konusu mükemmel düzeni
kastetmektedir.”(12)Mevdudi’nin söylemine bakarsak bir düzen
var ve bu düzen içinde yaptıkların sana
yargı, ceza olarak veya mükafat olarak geri dönecek. Demek oluyor ki yapman ve
yapmaman gereken bazı şeyler var bu düzen de. Ağaoğlu gibi dini sadece bir bağ
olarak görmüyor. Mükemmel bir düzen olarak görüyor. Ahmet Ağaoğlu Serbest
İnsanlar Ülkesinde olduğu gibi insanların dini yanlış anladıklarını veya
menfaatleri doğrultusunda dini kullandıkları için toplum olarak geri
kalındığını dile getiriyor. Ahlakı da din ile aynı çerçeveye koymuyor. Dindar
olup, ahlaksız olan birçok kişiyi örnek veriyor. Bu noktada Ağaoğlu’nun dine
bakış acısının kitaplarında ve yaşadığı dönem içinde farklılık gösterdiğini
söyleyebiliriz.
"Türkiye'nin entelektüel tarihi" adlı dersinden bir çalışmamdır.(Şafii ÇELİK)
KAYNAKÇA
1.
Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet
s.38 Milli Eğitim Basımevi
2.
Ağaoğlu,Ahmet (1901) İslamlıkta
Kadın s.30 Nebioğlu Yayınevi
3.
Ağaoğlu,Ahmet (1901) İslamlıkta
Kadın s.28 Nebioğlu Yayınevi
4.
Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet
s.19 Milli Eğitim Basımevi
5.
Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet
s.20 Milli Eğitim Basımevi
6. İncil(Matta)
(2012) s.41 Yeni Yaşam Yayınları
7.
Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet
s.29 Milli Eğitim Basımevi
8.
Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet
s.39 Milli Eğitim Basımevi
9.
Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet
s.41 Milli Eğitim Basımevi
10. Karakoç,
Sezai(2005) İslâm s. 83 Diriliş Yayınları
11. Ağaoğlu,
Ahmet(1930) Serbest İnsanlar Ülkesinde s. 71 Sanayi Nefise Matbaası
12. Seyyid
Ebu’l-A’lâ el- Mevdudi(2001) Kur’an’ın Dört Temel Terimi s. 128 Özgün
Yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder