28 Ocak 2013 Pazartesi

AHMET AĞAOĞLU’NUN DİNE(İSLAM) BAKIŞI



AHMET AĞAOĞLU’NUN DİNE(İSLAM) BAKIŞI
Ahmet Ağaoğlu’nun dine bakışını anlayabilmek için dönemin siyasi ve toplumsal hareketlerine bakmak gerek. Dönemin siyasi ve toplumsal hareketlerine veya özelliğine baktığımız da Ağaoğlu’nun da görüşünün veya kaleminin değiştiğini söyleyebiliriz. Benedict Anderson’un deyişiyle hayali cemaatlerin gün yüzüne çıktığı bir dönemdi 1900’ler. Aslında hayali cemaatler 1900’lerin başında pek görülmez. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen sonra gün yüzüne çıktığını söyleyebiliriz. Bu dönemde her ne kadar dinde bozulmalar görünse de, aydın ve dini liderler toplumun bozulmasını gerçek anlamda dini yaşamadıklarını veya anlayamadıklarından kaynaklandığını dile getirdiler. Bu acıdan Ağaoğlu’nun dine bakışı da farklılık gösteriyor.1901’de yazdığı İslamlıkta Kadın kitabı, İslam’ı hem yüceltirken hem sosyal hem de siyasal bir hareket olduğuna değinen Ağaoğlu 1920’de yazdığı Üç Medeniyet’te ise “Din (İslam) kul ile Allah’ın arasını düzenleyen bir prensipler sisteminden ibarettir.”(1) diyor. Ağaoğlu’na göre Doğu Medeniyeti ve Türkiye’nin geri kalmasının temel nedenlerinden biri dinin hayatımızda maddi ve manevi kısımlarına hâkim olmasıdır. Ağaoğlu’nun din hakkındaki görüşünü ele alırken İslamlıkta Kadın, Üç Medeniyet ve Serbest İnsanlar Ülkesinde kitaplarını incelememiz gerek.
İslamlıkta Kadın kitabında Ağaoğlu, İslam’ı hem sosyal hem de siyasal bir hareket olarak ele alıyor. İslam dinin adeta Arabistan coğrafyasında devrim etkisi yarattığını dile getiriyor. Özellikle kadınlara verilen hakları Ağaoğlu şöyle yorumluyor, “Muhammed, onlara, öylesine geniş haklar tanıdı ki, Fransa gibi bugünün bazı memleketleri bile hala bu hakları tanımak cesaretini gösterememişlerdir. Kur’an’ın koyduğu esaslara göre kızlar, anneleriyle babalarının mirasını alabileceklerdir. Kız çocukları, ergenlik çağına erdikten sonra, istedikleriyle evlenebileceklerdir.”(2) Ağaoğlu aslında dinin sadece birey ile Allah arasında olan bir bağdan ziyade İslam’ın sosyal ve siyasi anlamda yaptığı etkiyi gözler önüne seriyor. Bugün bile çoğu devletlerin gelişimine veya demokrasisine bakıldığında kadın haklarına ve kadının rolü baz alınıyor. Fikir akımlarının, sosyal ve siyasal hareketlerin baş gösterdiği ve bütün dünyayı etkileyen Fransa’da bile bu hakların olmadığını dile getiriyor. Kur’an’ın ve Muhammed’in kadınlara verdiği önemi anlamak için Ağaoğlu Nisa Suresi’ni işaret ediyor. Bu surede “ Ey insanlar! Sizi aynı maddeden yaratan, ondan da eşini yaratan ve ikisinden de bir çok erkekler ve kadınlar üretip yaratan Allah’tan korkunuz!”(3) Ağaoğlu’nun dediği gibi bu kelimeler, o devrin puta tapan Arap’ı için, onun bütün geleneklerini, göreneklerini, anlayışlarını, dünya görüşünü alt üst eden korkunç bir yenilik, başlı başına bir inkılap mahiyetini taşımakta idi. Buda İslam’ın insanların maddi ve manevi hayatlarına özetle söylemek gerekirse yeni düzeni(sosyal, siyasal ve ekonomik) oluşturmaktı.
Ağaoğlu’nun Üç Medeniyet kitabında ki Din bölümüne baktığımız da ise çok farklı bir anlayış görüyoruz. Hemen ilk paragrafta radikal bir söylem içine girmiş. Dinin kapsam alanın sınırlandırılması gerektiğini ve dini zihniyet ve anlayışça yanlış olduğumuzu şu cümlelerle dile getirmektedir. “Dini zihniyet ve anlayışça, biz henüz ortaçağ devrini geçmedik. Biz, dini bir vicdan emri ve yaradanla kul arasındaki manevi bağı düzenleyen bir amilden ziyade, hayatımızın maddi ve manevi kısımlarının hepsine hakim bir prensipler bütünü olarak kabul ederiz.”(4)  Çağdaş cemiyetlerin din hakkındaki anlayış tarzının bu merhalesini dört yüzyıl önce geçirdiğini dile getiriyor Ağaoğlu. Oysa ki İslamlıkta Kadın kitabında dinin sosyal ve siyasal etkisinin önemine değiniyordu. Hatta o dönemin en çağdaş ülkelerinde bile İslam’ın kadınlara verdiği değeri Batılıların vermediğini dile getiriyordu. Diğer yandan Ahmet Ağaoğlu bu bölümde Hristiyanlık ile İslamiyet’i karşılaştırmıştır. Hz. İsa’nın dünya işlerine karışabilmek için ne vakit bulduğunu, ne de kudret. Ayrıca Ağaoğlu, “Hz. İsa’nın kendini cemaat başkanlığında bulmadı ki, cemaatın maddi hayatını düzenlemek ihtiyacını da duysun. İncil dünya işlerine karışmamıştır.”(5) diyor. İncil’i tam olarak incelediğimde Hz. İsa’nın öğrencileri ve bunun yanında bir cemaatinin var olduğunu söyleyebiliriz. İncil’de Hz. İsa  beş bin kişiyi doyurdu diye yazıyor ve bu beş bin kişi onun yolunda gidenler olduğu yazılmakta. O dönem için büyük bir cemaat sayabiliriz.  Bu demek oluyor ki Hz. İsa bir cemaate sahip ayrıca İncil Ağaoğlu’nun dediği gibi değil. Dünya işlerine karışmıştır. Bunun bir örneği olarak öğrencilerden bir Hz. İsa’ya sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım diye sorar. Hz. İsa ise “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene ve babana saygı göstereceksin ve komşunu kendin gibi seveceksin.”(6) Kur’an’da olduğu gibi İncil’de de insanın maddi ve manevi hayatlarına değinmekte ve bir yol çizmekte. Fakat Ağaoğlu dini bir anlamda cemiyetten ayırmak istiyor ve dini sadece kilise ve cami ile sınırlandırmak istiyor. Ağaoğlu, “Din, cemiyet için kanunlar koymaya, insanların fikir ve duygularını önlemeye yeltenmesin, halkın kendi hayatını istediği biçimde düzenlemesine mani olmasın.”(7) diyor. Bütün fikirler yaşamak için insanların fikrine ve duygularına hitap etmeye çalışır. Bu konuda tüm fikirler özgür olduğu gibi din de özgür olmalıdır. Senin dinin sana, benim dinim bana prensibi zaten dinde var. Ayrıca din sosyal ve siyasal bir sistem kurmak için var. Kur’an, İncil, Tevrat ve diğer kutsal kitaplar bunun bir kanunu gibidirler. Dini sadece mekan ile sınırlandırmak veya yaradanla kul arasında bir bağ olarak görmek dini anlamamak demektir. Bir diğer kısımda ise şöyle diyor: “İslamiyet’te esas, inançlarla ibadetlerdir. Bunlar ebedidir, değişmez. İkinci derecede olan ise, dünya işlerine ait olan kısımlardır. Bunlar İslamiyet’e tesadüfi olarak girmiştir.”(8) Dünya işleri ile ilgili olan hadislerin veya olayların tesadüfi olarak girdiğini söylemek pek doğru olmaz. Dört halifeden sonra özellikle Abbasiler ile beraber İslam bir anlamda cemiyetin veya devletin egemenliği altına girdiğini ve böylece bozulmaların yaşandığını söyleyebiliriz. Fakat İslam’ın sadece Kur’an’dan ibaret olduğunu söyleyemeyiz. Bir karar alınırken Kur’an, sünnet, hadis ve kıyasa bakılır. Bu acıdan dünya işleri ile ilgili olan başta sünnet, hadis ve kıyası bir kenara atamayız. Keza faiz, adam öldürmek, hırsızlık, haram ve helal ve buna benzer binlerce hayatı düzenleyen konular Kur’an’da mevcut. Bunun için İslamiyet’e tesadüfi olarak girdiğini söylemek ve dini sadece bir bağ olarak değerlendirmek doğru bir tespit olmadığına inanıyorum. “ İnançlar ve ibadetlerde dine bağlı olduğumuzu halde, dünya işlerinde tamamıyla serbestiz. Dünya işlerinde istediğimiz gibi tasarruf edebiliriz.”(9)  İslam’ın yukarda alıntıladığım gibi olmadığını düşünüyorum. İslam’ın farzlarından olan zekatın yeri ne olacak. Ayrıca İslam israfı asla doğru bulmuyor. Her şeyin bir ölçüsü vardır. Özellikle dünya işlerinde hele maddi acıdan hiç öyle değil. Sezai Karakoç bu konuda şu noktaya vurgu yapmakta: “İslam’da malın üzerinde üç katlı bir mülkiyet vardır. Kişinin, cemiyetin, Allah’ın… Her şeyden önce mal Allah’ındır, sonra cemiyetindir, sonra kişinindir. Kişinin arzusunu cemiyet kaideleri, cemiyetin aruzlarını da ilahi kaideler sınırlar.”(10) Bu bakış acısı ile yaklaşırsak dünya işlerinde istediğimiz gibi tasarruf edemeyiz. Her şey bir düzen ve nizam içinde yürütülür.
Ağaoğlu’nun Serbest İnsanlar ülkesinde ki din anlayışına baktığımızda ise biraz daha farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz. Özellikle dini çıkarları doğrultusunda kullananların hem dine hem de o cemiyete zarar verdiğini şu cümleler ile dile getirmektedir: “Dini menfeatperestlik aleti yapmağa koyulduklarından din de revnakını kaybetmeğe başladı ve onunla beraber onu temsil eden zümre aşağıya doğru yuvarlandı.”(11)
Sonuç yerine
Bu yazımda Ahmet Ağaoğlu’nun dine bakış acısını ele aldım. Ahmet Ağaoğlu dönemin şartları ve yaşadığı çevre etkisi ile düşüncesinde farklılıklar olduğunu söyleyebilirim. İslamlıkta Kadın kitabında İslam’ın devrimci yönüne çok vurgu yapmakla beraber, insanlığa getirdiği eşitlik prensibinin batılı devletlerde bile bulunmadığını söylemekte. İslam Medeniyetinin Arap coğrafyasında yaptığı etkiyi dile getiriyordu. Bu etkiyi yazarken de hem sosyal hem de siyasal sistem göz önünde bulunduruyor. İslam’ı bir düzen olarak gördüğünü söyleyebiliriz.  Fakat Birinci Dünya Savaşı’nda sonra Malta’da sürgün iken ele aldığı Üç Medeniyet kitabında neredeyse tam karşı tez sunuyor. Doğu devletlerin ve Türkiye’nin geri kalmasının tek nedenin din olduğunu belirtiyor. Din cemiyetten ayrılmadığı sürece bunun yanı ortaçağın bizim için devam edeceğini söylüyor. Din sadece kul ile yaradan arasında bir bağ olarak görüyor. Fakat Mevdudi bu konuda tam zıt fikirlere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Mevdudi dini şöyle ele almaktadır “ Kur’an din kavramını bazen birinci ve ikinci manaları(hakimiyet, egemenlik ile itaat ve boyun eğme) bazen üçüncü(düzen) bazen de dördüncü manası (yargı, ceza) ile kullanmakta; bazı ayetlerde ise din diyerek, dört ana kısımdan oluşan söz konusu mükemmel düzeni kastetmektedir.”(12)Mevdudi’nin söylemine bakarsak bir düzen var  ve bu düzen içinde yaptıkların sana yargı, ceza olarak veya mükafat olarak geri dönecek. Demek oluyor ki yapman ve yapmaman gereken bazı şeyler var bu düzen de. Ağaoğlu gibi dini sadece bir bağ olarak görmüyor. Mükemmel bir düzen olarak görüyor. Ahmet Ağaoğlu Serbest İnsanlar Ülkesinde olduğu gibi insanların dini yanlış anladıklarını veya menfaatleri doğrultusunda dini kullandıkları için toplum olarak geri kalındığını dile getiriyor. Ahlakı da din ile aynı çerçeveye koymuyor. Dindar olup, ahlaksız olan birçok kişiyi örnek veriyor. Bu noktada Ağaoğlu’nun dine bakış acısının kitaplarında ve yaşadığı dönem içinde farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz.

"Türkiye'nin entelektüel tarihi" adlı dersinden bir çalışmamdır.(Şafii ÇELİK)
KAYNAKÇA
1.      Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet s.38 Milli Eğitim Basımevi
2.      Ağaoğlu,Ahmet (1901) İslamlıkta Kadın s.30 Nebioğlu Yayınevi
3.      Ağaoğlu,Ahmet (1901) İslamlıkta Kadın s.28 Nebioğlu Yayınevi
4.      Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet s.19 Milli Eğitim Basımevi
5.      Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet s.20 Milli Eğitim Basımevi
6.      İncil(Matta) (2012) s.41 Yeni Yaşam Yayınları
7.      Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet s.29 Milli Eğitim Basımevi
8.      Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet s.39 Milli Eğitim Basımevi
9.      Ağaoğlu,Ahmet (1972) Üç Medeniyet s.41 Milli Eğitim Basımevi
10.  Karakoç, Sezai(2005) İslâm s. 83 Diriliş Yayınları
11.  Ağaoğlu, Ahmet(1930) Serbest İnsanlar Ülkesinde s. 71 Sanayi Nefise Matbaası
12.  Seyyid Ebu’l-A’lâ el- Mevdudi(2001) Kur’an’ın Dört Temel Terimi s. 128 Özgün Yayıncılık




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder