14 Mart 2013 Perşembe

ÇOĞUNLUK (FİLM ELEŞTİRİSİ)


Yönetmen :
Seren Yüce
Senaryo :
Seren Yüce
Yapım : 2010, Türkiye , 111 dk.
Oyuncular
Bartu Küçükçağlayan , Settar Tanrıöğen , Esme Madra , Nihal Koldaş

ÇOĞUNLUK (FİLM ELEŞTİRİSİ)

Çoğunluk filmi konusu bakımından mükemmel olduğunu söyleyebilirim. Fakat sadece filmin konusunun iyi olduğunu ve oyunculuğunun çok kötü olduğunu söylemekte fayda var. Bazen tek bir oyuncu filmi kurtarır ve o filmi en tepeye yükseltebilir. Son zamanlarda izlediğim “Yeraltı” filmi de buna bir örnek.  Yeraltı filmi de konu itibari ile çok zor. Ayrıca  yalnızlık duygusunu bir kişi üzerinden verebilmek daha da zor. Her ne kadar film bir oyuncunun üzerine yıkılmışsa da, Engin Günaydın filmi kurtarıp ve en iyi filmlerin arasına sokabilmiştir. Fakat bu filmde, filmi kurtaracak çok iyi bir oyuncu yok. Ayrıca filmde yer alan Gül ve ev arkadaşlarının oyunculuklarının kötü  olduğunu söyleyebilirim. Mertkan ve babasının oyunculukları iyi olmasına rağmen filmi kurtarmaya yetmemiştir.
Diğer bir noktaya değinmekte fayda var. Bu nokta ise filmin konusu. Filmin konusu çok da zengin olmasa da iyi bir hikaye buluyoruz. Çoğunluk filmini izlediğimizde filmin sosyolojik konulara değindiğini görebiliyoruz. Özellikle toplumda var olan bazı algılara değinmektedir. Film erkeklik-kadınlık, askerlik, otonom birey ve öteki gibi kavramlar üzerinde çok duruyor. Mertkan’ın yetiştiği aile ve çevreden dolayı, Mertkan’ın otonom birey (kendi kararlarını verebilen) olamaması söz konusudur. Yine toplumda egemen olan askerlik konusuna değinmiştir. Babasının ve babasının arkadaşları Mertkan’ını sürekli bir asker olarak düşlemeleri ve her seferinde bunu dile getirilmesi, toplumdaki çoğunluk algısını yansıtabilmiştir. Özellikle “vatan borcu” söylemlerine giren baba, erkekliğin bir sembölü olan ve o sembölün olmamasının, erkekliğin olmamasına getiriyor. Yani bir anlamda erkekliğin en önemli özelliği olarak “asker” kavramını ele alınıyor.
Anne karakterine baktığımız da  ise mutsuz bir anne görüyoruz. Birşeylerin yanlış olduğunu bilmesine rağmen ses etmeyen ve her şeyi içine atan bir kadın görüyoruz. “En iyi baban bilir” ve “vardır babamın bir bildiği” cümleleri, toplumda ve toplumun en küçük yapı taşı olan ailede  egemenliğin ve iktidarın nasıl inşa edildiğine dair önemli bir örnek. Keza arkadaşlarının, babasının ve babasının arkadaşlarının erkeklik kavramından anladıkları şey; genellikle kadınlar ile ilişki kurmak ve bu ilişki de erkek için istediğini elde etme ve sonra da o kızı bırakma söz konusu. Özellikle Mertkan’ın Gül ile tanışması, Gül’ün hem Vanlı hem de Kuştepe’de oturması onu bir anlamda öteki yapmıştır. Aslında Mertkan’ında arkadaşlarına “ben ona sahip oldum” demesi erkekliğin bir göstergesi olarak algılamıştır. Bu bir anlamda çoğunluğa da uymaktı.
Sonuç olarak; film oyunculuk anlamında yetersiz, konusu da çok da zengin değildi. Fakat toplumda alışa gelen bazı algıları gözler önüne sermesi çok önemlidir. Kadın kavramını erkeklik üzerinden, erkeklik kavramını da kadınlık üzerinden nasıl yaratıldığını iyi bir şekilde yansıtmıştır.

2 yorum:

  1. Bütünüyle katılmıyorum.
    İlk olarak oyunculukların çok iyiydi bence. Böylesi derdini bağırmadan anlatma niyetinde bir filmde doğallığın alasıydı hatta.
    İkinci olarak da konunun tam aksine doyurucu olduğunu düşünüyorum. Her gün, her an var olan ve kaçışının her birimiz için mutlaka bir tarafından imkansız olduğu bir gerçekliğin yani toplumsallığın ve çevrelenmişliğin, tüm bu döngünün çok ince sembollerle çok gerçekçi bir yorumuydu.
    O terlikler giyilip o televizyon karşısında oturulup annenin yaptığı yemek yenecek. Daha keskin ve yalın bir analiz yapılamazdı. Althusser'e fragman bile olabilir bence:)

    YanıtlaSil
  2. yalnıztekrarlar'a ancak bu kadar katılabilirdim.

    YanıtlaSil