Medya,
gelişmiş toplumlarda dördüncü kuvvet olarak algılanır. Yasama, yürütme ve yargı
kurumlarından sonra devleti kontrol (check-balance) etmesi gereken bir güçtür. Bunun ne kadar başarılı olduğu ise soru
işaretidir. Batı ülkelerinde bile bu dördüncü kuvvet olma sınırlı iken,
Türkiye’de neredeyse tümüyle gerçek dışıdır. Türkiye’de medyanın dördüncü
kuvvet olamamasının temelinde birçok sorun vardır. Devletin ve hükümetlerin
baskısı altında olma sorunları kadar, kendi sermaye yapılarından ve ideolojik
tercihlerinden kaynaklanan veya resmi ideolojinin yeniden üretimi gibi birçok
sorunları var medyanın. Türkiye’de medyanın ekonomi politiğine bir örnek olarak
Ciner Grup’un sahibi olduğu Habertürk Gazetesi’ne bakmamız yeterli olacaktır.
Turgay Ciner, Dinç Bilgin’den almış
olduğu medya şirketlerine 1 Nisan 2007’de TMSF’nin el koymasının ardından,1999
yılında Ufuk Güldemir tarafından bir haber sitesiyle yayın hayatına başlayan ve
televizyon yayıncılığıyla devam eden Habertürk’ü 2007 yılında 35 milyon dolara
satın almıştır. Nisan 2009’da Habertürk gazetesini yayın hayatına soktu.3 Ciner Yayın Grubu, Ciner Yayın Holding
olarak; Gazete Habertürk, Ciner Medya Yatırımları, Ciner Gazete Dergi(dergi
yayıncılığı), Habertürk Gazetecilik ve Matbaacılık, C Yapım Filmcilik, GD
Gazete Dergi(dergi yayıncılığı) gibi medya şirketlerine sahip olmasının yanında
Habertürk TV ve Bloomberg HT ve bu kanalların radyosunu da elinde tutuyor.
Enerji ve Madencilik ise, Park Termik,
Park Teknik, Eti Soda, Park Enerji, Park Elektrik, Silopi Elektrik Üretim, Park
Toptan Elektrik Enerjisi Satış, Park Maden ve Riotur sektörlerini sahip.
Ticaret, Sanayi ve Hizmet sektörlerinde Park Holding, ETİ Hava Taşımacılığı
A.Ş., Park Tıp Sağlık, Havaş, Larespark Hotel, Park Denizcilik, Denmar, Park
Sigorta, Park Cam, Ciner Denizcilik, Ciner Gemi, Lares Truzim’e sahip. Son
olarak ise Kasımpaşa Spor Kulübünü satın almış bulunuyor. Yurt içinde ve yurt
dışında birçok alanda bulunduğu için global bir güç olduğunu söyleyebiliriz.
Turgay
Ciner’in siyasi ve bürokratik bağlantıları
Habertürk
Gazetesi Çıkışı
Nisan 2009’da Habertürk gazetesini
yayın hayatına başladı. Kendini “tanrı yazar” olarak tanımlayan Fatih Altaylı
genel yayın yönetmenliğine getirildi. 28 Şubat 2009’da Zaman Gazetesi’nden
Nuriye Akman’a konuşan Altaylı, özgürlükçü gazete olacaklarını söyledi. Bu
konuşmaya baktığımızda Habertürk Gazetesi’nin nasıl ve hangi koşullarda
çıktığını çok daha iyi anlayabiliriz. Gazetenin satış fiyatının 75 kuruş
olduğunu söyleyen Altaylı, gazetenin maliyetini de 74 kuruş
olduğunu söyledi. Altaylı: “Bu gazetenin 100 bin satması halinde bu, başa baş
bir fiyattır. 100 binin üzerine çıktığımız zaman giderek artan miktarda kâr
ederiz. Ama buna reklam ve editoryal giderler dahil değil. Editoryal giderler
tirajla beraber değişmediği için, tirajımız arttıkça biz avantajlı hale
geleceğiz. Hâlbuki diğer gazeteler tirajı arttıkça zararı büyüyor. Çünkü
reklamla sübvanse ettiği için zararını, kağıt veya endüstriyel maliyeti
reklamla kapattığı için onlar tiraj büyüdükçe zarar edecekler. Biz tirajımız
arttıkça kâra gireceğiz.” 4 Açıklamasının devamında baktığımızda
gazete giderlerinin minimize edildiği ve bir anlamda çalışanlara kadro
verilmediği ve çalışanların adeta sömürüldüğünü şu cümleler ile anlayabiliriz:
“Mesela personele baktığınız zaman biz diğer gazetelerden kadro olarak daha
düşüğüz. Grubun sinerjisinden faydalanma imkânı olan yegane grubuz. Şirket
başına düşen genel gider paylarımızı çok aşağılara çekme başarısını gösterdi
grup yöneticileri. Diğer medya kuruluşları bizim gibi kriz ortamını öngörerek
büyüme çabası olmadıkları için personel sayıları, genel giderleri daha fazla.”5
Ayrıca Habertürk’te ismini vermek istemeyen bir çalışan, çalışma
koşulları ile ilgili şunları söyledi:
“Habertürk’te çalışma saatleri çok uzun. Bir kere
kapıda parmak izi girişi var ve parmak izinle giriyorsun. Günde ez 8 saati
tamamlamak durumundasın (özel durumlar hariç). Parmak izi sistemiyle giriş
çıkış saatleri kontrol altında. Maaşlar malum asgari ücretle, çalışanlardan iyi
ücret alana göre değişiyor ama genel olarak uzun çalışma koşullarının hakkettiği
bir para alınmıyor.”
Habertürk Gazetesi’nin reklamı ve tirajı
ü Türkiye’de Reklam Gelirleri
2001 ekonomik krizinde reklam gelirleri genel
anlamda tüm basını etkiledi ve bir düşüş yaşandı. 2001 yılından sonra ise
reklam gelirleri artmıştır. Fakat 2008 ekonomik krizinde yine bir düşüş olmuş
ve ekonomik krizinden sonra 2010’larda reklam geliri artmıştır.
Reklam gelirlerinin mecralara göre dağılımı ise en
çok televizyon ve gazetelerde olur. 5
Medya Gruplarının Mecra Bazında Reklam
gelirlerinden Aldıkları Paylar
Ciner grubu televizyon bazında %2, gazete bazında
%1, dergi bazında ise %3, internette ise %2. Medya kuruluşlarındaki sıralaması ise
beşinci. 6
Medya Grupları Televizyon Yayıncılığındaki
Pazar Payları
Ciner %3
En Çok Reklam Alan Televizyon Kanalları
Habertürk 11. sırada yer alıyor, süre olarak ise 5.279.707
Gazete yayıncılığı Sektöründe Yoğunlaşma
Düzeyleri
Kasım 2010’da Habertürk günlük ortalama satış olarak
217.211 CR %5,26. Mart 2011’de ise günlük ortalama satış 262.784 CR ise %6,11
ile beşinci sırada yer alıyor.
Basın ilan Kurumu Tarafından 2010 yılında
Dağıtılan İlanlar
Habertürk için resmi ilan: 3.757.133,70, mecburi
ilanlar ise 1.288.539,7
Gazete Reklamları Piyasasında Yoğunlaşma
Düzeyleri (Gruplar)
Ciner Grubu
CR %8
Kar-zarar
durumuna bakarsak Habertürk Gazetesi’nin ciddi anlamda kar ettiğini
söyleyemeyiz ayrıca doğru ve tarafsız haber yapmadığı da gözler önünde. Peki
neden bu yayın hala devam ediyor. Belki şu vereceğim örnek her şeyi açıklar.
Ciner Grubu Cam ambalaj ve cam şişe fabrikalarını açmadan üç ay önce Habertürk
Gazetesi’nde bir hafta içinde beş haber yapılıyor. Bu haberlerde temel nokta
ise pet şişelerin sağlıksız ve kansere yol açtığını dile getiriliyor. Bu
haberlerin linkleri ve yayınlama tarihi şöyle: 18.09.2011
http://www.haberturk.com/saglik/haber/670686-plastikteki-tehlike
http://www.haberturk.com/saglik/haber/670686-plastikteki-tehlike
13.09.2011
http://www.haberturk.com/saglik/haber/668910-cam-siseye-hazirlik-var
12.09.2011
http://www.haberturk.com/saglik/haber/668549-damacanadaki-suyu-cam-kaba-bosaltin
11.09.2011
http://www.haberturk.com/haberturk/haber/668391-pet-siseler-neden-zararli-gercekten-kanser-yapiyor-mu
11.09.2011
http://www.haberturk.com/saglik/haber/668325-pet-siselerden-kurtulun
http://www.haberturk.com/saglik/haber/668910-cam-siseye-hazirlik-var
12.09.2011
http://www.haberturk.com/saglik/haber/668549-damacanadaki-suyu-cam-kaba-bosaltin
11.09.2011
http://www.haberturk.com/haberturk/haber/668391-pet-siseler-neden-zararli-gercekten-kanser-yapiyor-mu
11.09.2011
http://www.haberturk.com/saglik/haber/668325-pet-siselerden-kurtulun
Bu örnekte görüldüğü üzere bazı medya
grupları ekonomik ve politik çıkarlarını
korumak amacıyla gazetelerini bir araç olarak kullanıyor.
Habertürk ve Hükümet İlişkisi
Habertürk TV’nin genel yayın yönetmeliği yapan Yiğit
Bulut AKP’den aday olmak istemesine
rağmen AKP tarafından seçilmedi. Habertürk’ten görevine son verilen Yiğit
Bulut, 2012 yılında Başbakanın başdanışmanı oldu. Bir diğer önemli gelişme ise Habertürk Ankara
Temsilci Muharrem Sarıkaya’nın görevine son verildi. Yerine getirilen isim ise çok şaşırtıcı. Zaman
Gazetesi’nde “Başbakanlık Muhabiri” olarak çalışan Erdal Şen getirildi. Zaman Gazetesi’nin ardından bir süre Sabah
Gazetesi’nde AK Parti ve Parlamento muhabirliği görevinde bulunan Erdal Şen,
daha sonra Habertürk’e transfer oldu, gazetede Haber Müdürlüğü görevinin yanı sıra
AK Parti ve Başbakanlık muhabirliğini de beraberinde sürdürmüştü. Oysa ki Fatih Altaylı Nuriye Akman’a verdiği söyleşi
de “bir gazetecinin kimliği veya partisi olmaz, bu olduğu zaman iş bitmiştir”
diyordu. Diğer yandan Fatih Altaylı’nın
demeçlerine veya söylemlerine bakarsak, ne kadar taraflı, devletten
bağımsız düşünmediğini çok net anlayabiliriz. Habertürk internet sitesi, seks
işçileri için planlanan vergi düzenlemesine ilişkin habere "Hayat kadını
ya verecek, ya verecek" başlığını koymuştu. Keza Gülay Göktürk orduyu
eleştirdiği için Fatih Altaylı’nın söylemlerine maruz kalmıştı. Gülay
Göktürk'e, "O ordu senin bacak aranı da koruyor" demişti. Eren Keskin
ise Ordu kadınlara tecavüz ediyor dediği için Fatih Altaylı “Eren Keskin'i
gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim" demişti. Bir diğer
örnek vermek gerekirse Ece Temelkuran’ın görevine son verilmesinin elbette ki
temel nedeni farklı bir düşüncede ve
hükümetin istemediği bir şahıs olması. Habertürk’ün ne kadar yanlı ve ne kadar
sabit fikirli olduğu gözler önünde. Diğer şekilde gazeteci dediğimiz
tarafsızdır. Devlete ve orduya laf söyletmeyen birinden gazeteci olması mümkün
müdür?
Sonuç
Türkiye’de medyanın ekonomi
politiğinin bir örneğini teşkil eden Habertürk Gazetesi’ni ve Ciner Grubunu ele
aldık. Türkiye’de özellikle iş adamlarının ve dev şirketlerinin medya
sektöründe boy göstermesi devletin ideolojik aygıtlarını kavramak için çok
önemlidir. Gramsci, Althusser ve Noam Chomsky’nin medya için söyledikleri ne
kadar da doğru. Güç, ekonomi, medya ve siyaset tam iç içe girmiş. Özellikle
büyük iş adamları arkadaki ilişkilerini saklamak veya ticaretleri için medya
nasıl bir araç olarak kullandıkları gözler önünde. Devletin ve
hükümetlerin baskısı altında olma sorunları kadar, kendi sermaye yapılarından
ve ideolojik tercihlerinden kaynaklanan veya resmi ideolojinin yeniden üretimi
gibi birçok sorunları var medyanın. Devletin ideolojik aygıtı olmaktan
kurtulamayan, devletin ideolojini yeniden üreten, cinsiyetçi ve çıkar grupların
pençesinde olan medya, devleti denetleyen dördüncü güç olmaktan ziyade onun ve
sermayedarların denetimi altında söylemler tekrarlanıyor.
Kaynaklar;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder