13 Mayıs 2013 Pazartesi

TOL’UN ELEŞTİRİSİ



TOL’UN ELEŞTİRİSİ

Murat Uyurkulak, iyi bir şair ve iyi bir gözlemci olduğuna hiç şüphem yok. Romancı demek pek mümkün değil diyordum kitabı okumadan. Ama yanıldığımı itiraf ediyorum. Türkçeyi bu kadar güzel kullanan ve  kelimelerle adeta oynayan bir romancıyı son zamanlarda hiç görmemiştim. Bir anlamda var olan bütün romanlardan farklı bir kurgu ve yapı içinde. Farklı bölümlerde farklı insanlar anlatıladursun, bu anlatılan kişilerin kim olduğunu öğrenmek için adeta çaba harcıyorsun. Yazar hazır lokma vermiyor. Vermediği gibi kitabı bulmaca haline dönüştürmüş. Tabi bulmacanın bazı yerlerinde çok takıladurdum. Yazar her ne kadar çok betimlemeler kullansa da, okuyucu bir şekilde kitaba gömemiyor. Lakin siyasi tarih bilgimden mi yoksa siyasi betimleme ve olaylarda beni içine çekebildi. Kendimi 1960 ile 1970’lerde gördüm çoğu zaman. Bazen Deniz, Mahir ve bazen devletin kurduğu çetelerin arasında gördüm. O dönemleri yaşamışım gibi, Deniz, Mahir, Kürt siyasi önderler, Abdullah Çatlı, Yeşil, öğrenci kavgaları ve kanlı 1 mayıs olayları hepsi gözlerimin önünde bir şerit gibi geçti. Bu olayların yazarın mutlaka hayatının bir parçası olduğunu düşüyorum. Örgütlenme biçimi, eylem uzmanlığı, yalnızlık duyusu ve devrimi gerçekleştirememe bunların başında geliyor. Keza yarın Aydın doğumlu olması, İzmir’de yaşaması bir anlamda kitabın mekanları arasında yer alıyor. !960 dönemini ve 60 gençliği hatta bu dönemde sol ve sağ gençliğin haleti ruhiylerini iyi anlatmaktadır. Devrim sürekli devrim ve her alanda devrime gönül bağlamış ve bunun gerçekleşememesi sonucu hayal kırıklığına uğramış insanların hikayesi.

Yazarın daha önce şair olması romanını farklı kılmıştır. Dil olarak şiirsel bir dersek te romancı bir dilinin olmadığını inkâr edemeyiz. Dili adeta Yaşar Kemal’in İnce Memed kitabı gibi temiz ve betimlemelerle dolu, Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi kitabı gibi betimlemeler kullanmış. Ne yalan söyleyeyim, Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk bu alanda çok daha başarılı. Toros dağlarını ve Çukurova’yı beynimde şekillendiren ve kitabı okuduğum da o dağ ve ovalarda olayı yaşıyor gibi olurdum Keza Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi kitabını  sıkıla bıkıla okusam da bana Nişantaşı, Teşvikiye ve Beyoğlu’nun birçok yerinde görme isteği yarattı. Aylarca gözüm o kitaptaki yerlerde dolaştı. Siyasi bir roman olduğu için de yazar bir şekilde yaşanmış olayları gözlerimizde canlandırabildi. Dilinin küfürlü olması, kelimelerin bozuk olması ve harflerin eksik olması ayrı bir anlam ve güzellik katmıştı romana.

1 yorum:

  1. Gözünde birilerinin canlanmasına inanamadım bir türlü Şafii oysa ki ben bir siluet bile çizememiştim. Gerçekten etkileyiciydi, haklısın, aldığım notlar sayfa sayfa. Ama karmaşasından bir nebze hazzetmediğim de oldu sanki, postmodern bir eklektiklik seziliyor inceden inceye. Lakin ilk cümlenin vuruculuğundan da öte olan o ismi oluşturan üç bölüm harfleri cidden uzun süre gitmez akıldan.

    YanıtlaSil