Yapım:
2004 - Türkiye , Yunanistan
Tür:
Yönetmen:
Oyuncular:
Senaryo:
YAZI
TURA FİLMİNİN ELEŞTİRİSİ
Yazı
Tura filmi beklediğimin çok üstünde bir film olduğunu söyleyebilirim. Film hem
sosyolojik hem de politik değerlere dokunuyor. Güneydoğu’da çatışmaya girmiş ve
bir şekilde kendinden bir şeyler veren ve gazi olan iki gencin toplumda var
olma-olamama sorununu ele alıyor. Aslında artık hiçbir şey eskisi gibi
değildir. Toplumun onlara bakışı farklı olmuştur. Bekledikleri saygı ve değeri
görememişlerdir. Filmin başrol oyuncuları olan Olgun Şimşek bir ayağını
kaybetmiş, Kenan İmirzalıoğlu ise patlamanın sesi ile duymama sorunu yaşıyor.
Yönetmen Uğur Yücel, filmi iki iyi oyuncu üzerinde iki film gibi göstermiş ve
bu konuda başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Nadire
Mater’in Güneydoğu’da savaşmış askerlerin hayatını kaleme aldığı bir söyleşide
genç asker şöyle demektedir: “Gazi olmanın mükafatı, kız da
vermiyorlar!”(mater,1998) Evet, Olgun Şimşek’in durumu tam da budur. Eski
sevgilisini dağda öldürdüğü için bunalıma giren Olgun Şimşek, mayına basar ve
tüm hayatı değişir. Başka bir kız ile evlenmek ister ama sakat olduğu için kızı
vermezler. Kızı ve kızın ailesinin bakışı tamamen Olgun Şimşek’e karşı
değişmiştir. Türkiye toplumuna bakıldığında daha çok sahip çıkılması gereken
biri olmasına rağmen, gereken ilgiyi ve saygıyı göremiyor. Hatta bazen alay
konusu olma söz konusudur. Olgun şimşek ise “sizin için kendimi feda ettim”
sözlerine rağmen değişen pek bir şey olmuyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen
uğruna savaştığı değerleri taşımak istiyor. Örneğin ay yıldız forma ve ay
yıldızlı kolye bunun en önemli simgeleridir.
Güneydoğu’da
PKK ile çatışması da beraberinde sivil hayata korku, gerilim ve psikolojik
sorunları getirmiş. Özellikle yanında silah taşıması, çatışmanın izlerinin
sivil hayata yansıtıldığını ve bir anlamda bir korkunun hakim olduğunu
söyleyebiliriz. Diğer yandan öldürdüğü sevgilisinin sürekli rüyalarına girmesi
ona psikolojik açıdan zarar vermiştir.
Arkadaşları ile sürekli sorun yaşamasına neden oluyor. Topluma var olamama ve
toplumda beklediklerini alamama onu intihara götürmüştür.
Filmin
bir diğer hikayesi ise Kenan İmirzalıoğlu’nun başından geçiyor. Kenan
İmirzalıoğlu’da gazi olarak sivil hayatta var olmaya çalışıyor. En büyük rüyası
“Gazi Büfe” açmak. Gazi Büfe açmak
istemesi bile aslında bize birçok şeyi anlatıyor. Bir anlamda gazi olması, ona
onur veriyor. Ayrıca askerde yaşadıklarını bir anlamda simgesel olarak sivil
hayata taşıyor. Şiddet kullanması ve büfenin ismi bunlara örnek. Fakat sivil
hayatta karşılaştığı askeri simgeler onu rahatsız ediyor. Özellikle insanların
çoğunlukta olduğu bölgelerde askeri simgeleri çağrıştıracak bir şeyler bulması
onu bunalıma sokuyor.
Kenan
İmirzalıoğlu aslında sadece bir psikolojik sorun değil birden fazla psikolojik
sorun yaşıyor. Abisinin eşcinsel olması ve üvey annesinin Yunanistanlı olması
ona birçok sorun getirmiştir. Yönetmen Türk halkının, Yunan halkına bakış
acısını ve toplumda eşcinselliğin bakışını iyi incelemiş.
Sonuç
olarak; Güneydoğu’da savaşmış ve bir şekilde gazi olarak memlekete geri dönen
insanların psikolojik sorunlarına değiniyor. Kendi deyimleri ile “sizin için
savaştık” söylemleri aslında toplumda pek de kabul görmüyor. Toplum tarafından
saygı duyulmadığı gibi aşağılanma söz konusudur. Savaşın izleri hemen her zaman
karşılarına çıkıyor. Bir ömür boyunca korku, gerilim ve psikolojik sorun ile
baş başalar.
Yazı Tura'yı yazma arifesini hatırlıyorum, buna da iki laf etmeden geçemedim Şafii:)
YanıtlaSilKarakterleri filmdeki isimleriyle yazsan pek iyi olurdu. Bir de sanki, gayet bireysel ve insani bir hal üzerinden ama ondan ziyade tam da bu bireyselliğe hapsedilen kocaa bir adanma eleştirisiydi bence esas olan. Yani bir nevi kutsallaştırılan ama aslında araçsallaştırıldığı keşfedilen konumun kabulüne yönelik güzel temel yakalanmıştı. Her ne kadar ikinci bölümdeki arka planı fazla(gereksiz) detaylı bulduysam da ilk bölüm yani Rıdvan'ın hikayesi (Yazı mı Tura mı hangisi bilmiyoruz:) gayet sade ve derin bir anlatımdı.
Bekliyorum yeni yazıları:)
Ezgi