Şevval
Kılıç: Kürt özgürlük hareketinden sonra Türkiye’de en güçlü ve umut veren
hareketin LGBT olduğunu, Gezi eylemleri ile birlikte devletin ve ana akım
medyanın toplumun bir kesimine enjekte etmeye çalıştığı 'sorunlu ve öteki'
olgusunu kırdıklarını belirtti
Gezi Parkı eylemleri LGBT'liler için bir
milat olduğunu söyleyen Şevval Kılıç, devletin ve ana akım
LGBT hareketinin yirmi yıldır mücadele
ettiğini ve bu mücadeleyi Kürt, sol, feminist ve çevreci hareketlerle birlikte
yürüttüğünü söyleyen Kılıç, Gezi eylemleri ile birlikte bu hareket görünür
olmaktan çıkıp öncü olmaya doğru ilerlediğini belirtti.
Bir trans kadın olarak toplumda güven
sorunun olduğuna değinen Kılıç, kendisinin Gezi eylemleri sırasında güvensizlik
duygusunu kırdığını söyle anlatıyor: “1
Haziran 2013 tarihinde iki gaz bulutu arasında kaldım. O gazları dolu dolu
yutmak zorunda kaldım. Gazın etkisi ile gözlerim kapandı. İstiklal Caddesi
olduğunu tahmin ettiğim bir tarafı belirledim ve o yöne doğru depar attım.
Gözlerim kapalı bir şekilde koşuyordum. Bu insanlar için hiçbir şey ifade
etmeyebilir ama bir trans için çok şey ifade ediyor. Bu hayatımın dönüm
noktalarından biriydi. Bir ara ayağım takıldı ve düşmek üzereyken birisi beni
tuttu.” Bir trans kadının orda bulunan her kim ise onlara güvenerek gözleri
kapalı bir şekilde koşmak ayrı bir duygu ve güven. Trans olan ile trans
olmayanın yaşadığı duygunun farklı olduğunu ve bu yüzden Gezi’deki gözü kapalı
bir şekilde koşmanın getirdiği güven, hayatının bir dönüm noktası haline geldi.
Kürt özgürlük hareketinden sonra
Türkiye’de en güçlü ve umut veren hareketin LGBT olduğunu söyleyen Kılıç, CHP,
BDP ve diğer siyasi partilerin bu konuyu gündemlerine alması hareketin artık
turnusol kâğıdı görevi gördüğünü gösteriyor. Gezi eylemlerinden sonraki onur
gününde 50 bin kişi yürüdüğünü ve ileriki dönemlerde muhafazakar eşcinsellerin
ve ulusalcı transların da örgütleneceğini belirten Kılıç, LGBT’nin artık
homojen olmadığını belirtti. Ülkücü LGBT’nin kurulması buna bir örnek.
Vicdani retçi Mehmet Tarhan LGBT ilk
yıllarda hedefi ne yalnız ne de yanlış olduğunu görebileceği ve temas
edebileceği kişileri bulmaktı. Gündelik hayattaki şiddet onlar için bir dertti.
En önemli dertleri ise birbirini
bulamamaktı. Gündelik ilişkileri geliştirebilecek ve doğrudan temas kurabilecek
insanları arıyorlardı. Tarhan, LGBT hareketinin genişlemesinde siyasi ikliminde
etkisi olduğunu söyledi. Özellikle çatışmasızlık dönemi ve Abdullah Öcalan’ın
yakalanmasından sonra Kürt kadın hareketi, Türk kadın hareketi ve LGBT
hareketinde bir genişlemenin olduğunu ve bunun temel nedeninin de yoğun
çatışmaların olmadığı bir ortamda demokrat muhalif kesimlerin iletişim kurmada
yaşadığı rahatlığa bağladı.
Tarhan, LGBT hareketi görünür olmak ve
taleplerini dillendirmek için 2000’lerin sonların doğru kurumsallaşmaya
başladı. Avrupa Birliği’nin çalışmaları ve reformlar sürecinde LGBT hareketi
yararlandı. Kurumsal olarak resmi görünürlük elde etmesi ile beraber bir çok
çalışmaya dahil oldular. 2007 Özbudun Anayasa taslağı ile kurulan bütün anayasa
çalışmalarına kaldılar. Hukuki talepleri olan resmi haklar isteyen kurumlar
haline geldi. Pek çok alanda taleplerini yükselttiler.
LGBT hareketi, Gezi eylemlerinde görünür
ve var olma problemini kırdı. Tarhan, hareketin Gezi’de meşruiyet alanı
açtığını söyleyerek; Gezi üzerinde yapacağınız bir etkinlik, konferans veya
çalışmada LGBT artık bir case(durum/dava) tir. Siyasi partiler acısında da bu
böyle. Tarhan, özellikle anayasa da bir
tıkanma oluşturabilecek bir güçte olduğunu belirtti.