29 Ocak 2014 Çarşamba

Gezi’de LGBT hareketi





Şevval Kılıç: Kürt özgürlük hareketinden sonra Türkiye’de en güçlü ve umut veren hareketin LGBT olduğunu, Gezi eylemleri ile birlikte devletin ve ana akım medyanın toplumun bir kesimine enjekte etmeye çalıştığı 'sorunlu ve öteki' olgusunu kırdıklarını belirtti

Gezi Parkı eylemleri LGBT'liler için bir milat olduğunu söyleyen Şevval Kılıç, devletin ve ana akım

medyanın toplumun bir kesimine enjekte etmeye çalıştığı 'sorunlu ve öteki' olgusunu Gezi sürecinde kırdıklarını belirtti. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen Gezi Parkı ve LGBTİ

söyleşinde vicdani retçi Mehmet Tarhan ve trans/aktivist Şevval Kılıç katıldı. Kılıç: “Gezi’de sandığımız kadar azınlık olmadığımızı ve omuz omuza verdiğimiz de birçok şeyi yapabileceğimizi” söyledi.

LGBT hareketinin yirmi yıldır mücadele ettiğini ve bu mücadeleyi Kürt, sol, feminist ve çevreci hareketlerle birlikte yürüttüğünü söyleyen Kılıç, Gezi eylemleri ile birlikte bu hareket görünür olmaktan çıkıp öncü olmaya doğru ilerlediğini belirtti.

Bir trans kadın olarak toplumda güven sorunun olduğuna değinen Kılıç, kendisinin Gezi eylemleri sırasında güvensizlik duygusunu kırdığını söyle anlatıyor: “1 Haziran 2013 tarihinde iki gaz bulutu arasında kaldım. O gazları dolu dolu yutmak zorunda kaldım. Gazın etkisi ile gözlerim kapandı. İstiklal Caddesi olduğunu tahmin ettiğim bir tarafı belirledim ve o yöne doğru depar attım. Gözlerim kapalı bir şekilde koşuyordum. Bu insanlar için hiçbir şey ifade etmeyebilir ama bir trans için çok şey ifade ediyor. Bu hayatımın dönüm noktalarından biriydi. Bir ara ayağım takıldı ve düşmek üzereyken birisi beni tuttu.” Bir trans kadının orda bulunan her kim ise onlara güvenerek gözleri kapalı bir şekilde koşmak ayrı bir duygu ve güven. Trans olan ile trans olmayanın yaşadığı duygunun farklı olduğunu ve bu yüzden Gezi’deki gözü kapalı bir şekilde koşmanın getirdiği güven, hayatının bir dönüm noktası haline geldi.
 

Kürt özgürlük hareketinden sonra Türkiye’de en güçlü ve umut veren hareketin LGBT olduğunu söyleyen Kılıç, CHP, BDP ve diğer siyasi partilerin bu konuyu gündemlerine alması hareketin artık turnusol kâğıdı görevi gördüğünü gösteriyor. Gezi eylemlerinden sonraki onur gününde 50 bin kişi yürüdüğünü ve ileriki dönemlerde muhafazakar eşcinsellerin ve ulusalcı transların da örgütleneceğini belirten Kılıç, LGBT’nin artık homojen olmadığını belirtti. Ülkücü LGBT’nin kurulması buna bir örnek.
Vicdani retçi Mehmet Tarhan LGBT ilk yıllarda hedefi ne yalnız ne de yanlış olduğunu görebileceği ve temas edebileceği kişileri bulmaktı. Gündelik hayattaki şiddet onlar için bir dertti.  En önemli dertleri ise birbirini bulamamaktı. Gündelik ilişkileri geliştirebilecek ve doğrudan temas kurabilecek insanları arıyorlardı. Tarhan, LGBT hareketinin genişlemesinde siyasi ikliminde etkisi olduğunu söyledi. Özellikle çatışmasızlık dönemi ve Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra Kürt kadın hareketi, Türk kadın hareketi ve LGBT hareketinde bir genişlemenin olduğunu ve bunun temel nedeninin de yoğun çatışmaların olmadığı bir ortamda demokrat muhalif kesimlerin iletişim kurmada yaşadığı rahatlığa bağladı. 
 

Tarhan, LGBT hareketi görünür olmak ve taleplerini dillendirmek için 2000’lerin sonların doğru kurumsallaşmaya başladı. Avrupa Birliği’nin çalışmaları ve reformlar sürecinde LGBT hareketi yararlandı. Kurumsal olarak resmi görünürlük elde etmesi ile beraber bir çok çalışmaya dahil oldular. 2007 Özbudun Anayasa taslağı ile kurulan bütün anayasa çalışmalarına kaldılar. Hukuki talepleri olan resmi haklar isteyen kurumlar haline geldi. Pek çok alanda taleplerini yükselttiler.
LGBT hareketi, Gezi eylemlerinde görünür ve var olma problemini kırdı. Tarhan, hareketin Gezi’de meşruiyet alanı açtığını söyleyerek; Gezi üzerinde yapacağınız bir etkinlik, konferans veya çalışmada LGBT artık bir case(durum/dava) tir. Siyasi partiler acısında da bu böyle.  Tarhan, özellikle anayasa da bir tıkanma oluşturabilecek bir güçte olduğunu belirtti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder